db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Aklımı dinlediğimi sanıyordum, meğer kalbimmiş beni sana getiren... Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Aklımı dinlediğimi sanıyordum, meğer kalbimmiş beni sana getiren...
#1
07b96023-aa07-47f1-a7a3-35a2ad67235d.jpg



Merhabalar, yaklaşık bir aylık bir aranın ardından yeniden beraberiz. Ülke olarak hepimiz zor bir dönemden geçiyoruz. Gündem biraz toparlayana kadar yazılara ara verme kararı almıştım ama resmen biri bitmeden öteki başlayan bir moda geçtik. Bu süreci ekonomik ve fiziksel yönden kaldırmak bir tarafa, psikolojik olarak kaldırmak da iyice zor bir hâle gelmeye başladı. Kendi adıma 7/24 haber takip etmekten kalbimin sıkışmaya başladığı bir noktaya geldim. Maddi anlamda ve mümkünse eğer gönüllü çalışmalar adına elimizden geleni yaptıktan sonrası psikolojimizi sağlam tutmaya kalıyor. Ben bunun için kendime bir nefeslik alan açmak adına yazılara devam etmeye karar verdim, umarım durumu benim gibi olan okurlarımla da bu nefesi paylaşma imkânım olur. Bu zor günleri hep birlikte atlatacağız. Her anlamda.
Bu girizgâhtan sonra yazıya başlayalım.
208f9c25-efca-42df-80f2-92cbf2a098d1.jpg
Geçen zaman boyunca Ozan’la Esra’nın birbirlerine karşı gardlarını yavaş yavaş indirmelerini izledik. Evet, hâlâ birlikte oldukları zamanın önemli bir bölümünü tartışarak geçiriyorlardı ama ilk bölümlerdeki daha birbirlerini gördükleri ân tırnaklarını çıkaran hâllerinden de sıyrılmışlardı. [b]Hani küçükken düşüp dizimizi yaraladığımızda fark etmeden oyuna devam eder de akşam eve gelince acısına ağlardık ya, işte özlem de böyle bir şey.[/b] Bir acıyı tazeyken o şok etkisiyle nasıl hissetmiyorsak içimizdeki boşluk hissini de bir şeyler oraya doğru çökmeden algılayamıyoruz çoğu zaman.
Esra da Ozan da ayrıldıktan sonra ilk ân bi’ ne yapacaklarını bilemediler. Ozan’ın hocasının evine sığındığını öğrendik. Esra’nın sürecini henüz izlemedik ama onun da muhtemelen benzer bir zor dönem geçirdiğini tahmin edebiliyoruz. Sonrasında Ozan için her şey normal seyrinde ilerledi. Çünkü onun tarafında her şey netti. Sevdiği kadın tarafından terk edilmiş ve -onun bildiğine göre- yarı yolda bırakılmıştı. İçindeki acının kaynağı da sebebi de belliydi. Sonrasında Esra’ya karşı kuşandığı öfke maskesinin sadece bir maske olduğunu ve o maskenin neyi gizlediğini kimseye itiraf etmese de kendisi içten içe biliyordu Ozan. Esra’yı anlamakta ne kadar zorlansa da kendi tarafında her şey netti.
40de7e09-2387-49a2-a0f2-361827036518.jpg
Bir de Esra tarafına bakalım. Esra’nın dünyası tepetaklak. Ne yapacağını, nasıl davranacağını ve hatta nasıl düşüneceğini bile bilemiyor. Bakınız başlıkta Esra’nın ağzından ne demişim? [b]“Aklımı dinlediğimi zannediyordum, meğer kalbimmiş beni sana getiren…” [/b]Durum tam olarak da böyle. Esra; Ozan’la tamamen bir mantık evliliği yaptığını, evlilik süresince hissettiği yakınlığın da olsa olsa karı koca yani hayat arkadaşı olmanın, birlikte bir şeyler paylaşmanın getirdiği bir sıcaklık olduğunu zannediyordu. Bu evlilikten beklentisi “güvenli, sakin bir hayat” idi. Ozan bunu ona sağlayamamış, üstelik annesinin kaderinin çok daha büyük bir üzüntüyle beraber yine onu takip etmesine neden olmuştu. Şu durumda bu evliliği bitirmek en doğru karardı. Sonuçta mantıkla başlayan bir şeyi yine mantıkla bitirmeniz gerekir, değil mi?
İşte, gerçek hayatın [b]olması gereken[/b]lerden çok daha öte bir dünya olduğunu yeni yeni anlıyoruz. Bu dünyada [b]bize göre[/b] [b]olması gerekenler[/b] değil, [b]realitede[/b] [b]olanlar[/b] hüküm sürüyor. Esra da Ozan’ın gerçekte onun için ne anlam ifade ettiğini, Ozan’ın ondaki yerini daha yeni yeni anlıyor. Yeni oluşan bir şey yok ortada. Hani dedik ya yukarıda, dizimizin acısını eve gelince hissetmemiz gibi, Esra da Ozan’ı ne kadar özlediğini birbirlerinin hayatına tekrar girince fark ediyor. Ondan uzaktayken bir şekilde kendini hayatın koşuşturmasına veriyordu ve düşünmemeyi başarabiliyordu. Ama şimdi bu kadar yakınken kaçacak yeri kalmadı. Özlemiyle yüzleşiyor Esra ve şüphesiz daha da korkutucu olanı “[b]bu özlemin nedeniyle[/b]”…
0ca029be-f533-43ca-87a9-5f99d58f16cd.jpg
E şimdi bildiğini zannettiği her şey bilinmezliğe evirildi. Doğru dedikleri zaten birer birer yanlışlanıyor.  Ozan’la tamamen bir mantık evliliği sürdürdüğünü ve ondan ayrılmakla kendisine iyilik ettiğini zannediyordu. Şirkette çalışmak isteme nedeninin abisinin borcundan da öte Ozan’dan intikam almak olduğunu zannediyordu. Onun yanından hiç ayrılmak istemeyişi tabii ki savaş cephesinde kalma gerekliliğindendi. Teoride her şey iyi hoş. Ama pratikte varlığını unuttuğu ve hatta belki de var olduğundan hiç haberdar olmadığı bir kendisiyle karşılaştı. Kimdi bu Esra? Neden böyle saçma sapan davranıyordu? Bu içinde gümbürdeyen şeyi bir başkasından mı nakletmişlerdi? Kendisinin olamazdı.
Şu kıskançlık durumları olmasa muhtemelen bu inkâr süreci biraz daha uzardı. Ama Esra hiç alışık olmadığı, tanımadığı bu durumla nasıl başa çıkacağını da bilemediği için bizim koca kafalı Ozan’ımızın bile “cevabını alacağı” kadar belli etti hâlini.
48c79ae3-2155-45df-9e96-604e0bb0a145.jpg

Esra [b]kendisine yedi kat el zannettiği[/b] bir duyguyu senelerdir hiç farkına varmadan nasıl içinde büyüttüğünü anlayınca dehşete kapıldı. Tüm hayatını ele geçirmesinden delicesine korktuğu bu duygunun varlığıyla yüzleşti yüzleşmesine ama bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır değil daha. Koca bir hayatın sorumluluğunu almaktan korkmayan Esra, aşkın sorumluluğunu almaktan ölesiye korkuyor. Çünkü bu sorumluluğu almak demek tıpkı o teyzeye dediği gibi [b]kalbini birinin avucuna bırakıvermek ve sonrasında o ne yaparsa kabul etmek[/b] demek. Esra hayatının kontrolünü kaybetmekten ve sonrasında o kalbi tekrar paramparça geri almaktan çok korkuyor. Bu duygudan kaçarsa ondan gidebilir sanıyor. Belki de sadece böyle bir şey olmasını umuyor, bilemeyiz.
Ama işte Esra bilmiyor ki nereye gitse beraberinde taşıyacağı bir ağırlık o içindeki. Eğer sahibiyle paylaşıp bunu yaşamayı seçerse hafifleyecek, diğer türlü bir ömür her geçen gün içine daha da yerleşen bir yükle yaşamayı öğrenmesi gerekecek. E pek de kolay bir şey olmasa gerek bu iş. Biz muhtemelen bu aşamayı da daha uzun yaşardık ama koca kafalı Ozancığımız artık o yıllar yılı beyninde dönüp duran cümlenin safi yalan olduğunu nihayet anlamış bulunduğundan, fragmanda da gördüğümüz üzere Esra’nın bu başarısızlığa mahkûm kaçış girişiminde içindeki yükle hasbihal etmesine fırsat vermeyecek. (Pek uzun bir cümle oldu ama e artık alışın bana canım^^) Bu arada Esra’nın diyebileceği herhangi bir şeyle tekrar şüpheye düşmesini falan şahsen ben daha kaldıramam, fenalık geliyor kaç bölüm oldu. Artık bölüm sonu mu olur ne olur bilemem, şu işi gelecek hafta çözsün de asıl mevzular patlamadan az şunların bir sevindirik hâllerini görelim çok rica edeceğim…
d08c55bb-ab10-425d-aa77-f65279b42bdc.jpg
Sen nasıl güzel bir sahnesin ♥
Geçen bölüm Ozan’ın hocasının da andığı üzere Atilla İlhan “Ayrılıklar da sevdaya dahil / Çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili” diyordu o meşhur şiirinde. “Hiçbir ânı tek başına yaşayamazlar/ Her ân ötekisiyle birlikte/ Her şey onunla ilgili” diye de devam eder. Evet ayrılık mevzubahis olduğunda durum tam da budur. Yollarınız bugün ayrılmış olsa bile [b]bir zamanlar paylaştığınız bir yol [/b]her daim varlığını korur. [b]Paylaştığınız şeyler[/b] hâlâ o ânda durur. Bazen sinirle aksini iddia etseniz bile asla “[b]hiç kimse[/b]” olamazsınız birbirinizin hayatında. O köşe başında birdenbire karşınıza çıktığında ya kafanızı çevirirsiniz ya da buruk bir tebessüm dolaşır ifadenizde. Öylece geçip gidemezsiniz. İllaki tanıdıktır o yüz.
Hocamız bu şiiri dizeleri uygun gördü ama ben yine ısrarla Ozan’la Esra’nın arasında bundan daha farklı bir hâl olduğunu savunuyorum. Onlar “bir kavga edip sonra yine evlerine dönmüşler” gibi. Kavganın izleri hâlâ duruyor, sorun çözülmemiş. Anlayacağınız biraz daha kavga edesi var onların. Ama hâlâ karı kocalar. Hâlâ birbirlerinden sorumlular. Boşanma davalarında boşanmadan önce “ayrılık” kararı alınır bazen. Kişiler ayrı evlerde yaşarlar, tüm plan programı boşanmış bir çifte göre yaparlar ama hâlâ karı kocadırlar, hâlâ birbirlerine karşı sadakat yükümlülükleri vardır ve büyük oranla evliliğin kurallarına uymak mecburiyetindelerdir. Fiziksel olarak ayrı gibi dururlar ama hâkimin bu kararı verdiğini bilen ve nedeni üzerine düşünen biriyseniz [b]“bir şeylerin hâlen bitmemiş olduğunu”[/b] kolaylıkla görürsünüz. Hâkim iki tarafın da çektiği ipin kopmasını aslında istemediğine inanmış ve onların o ipi birlikte nasıl dengede tuttuklarını yeniden hatırlayabilmeleri için bir müddet bırakmalarını istemiştir.
bf33e311-db4e-47b2-a844-89157df63922.jpg
Biraz hukuki dile kaydık ama bence siz beni anladınız. Bu bölüm Trakya sahneleri ve daha pek çok yerde gördüğümüz gibi Esra da Ozan da her fırsatta “artık birbirlerinin hayatlarında olmadıklarını” vurgulasalar da aslında ikisi de ayrılmış gibi hissetmiyorlar ki öyle davranabilsinler. Bu raddeden sonra artık cidden Ozan’ın hiç durmadan, tek saniye tereddüt etmeden tüm zamanını Esra’yı bunun korkulacak bir şey olmadığını iknaya uğraşmasını izlemek istiyorum. Bunu yapmak için binbir çeşit yol kullanmak serbest. Tabii kızı yine üzmemek şartıyla.
Ve artık rica ediyorum, anlamaya bir ucundan başladıysa sorgulamaya da yine oradan devam etsin. Şu isteme sahnesinde Esra’nın söylediği “iki üç vardiya çalışma” işine şaşırdı sonra unuttu. Yavrum sorgulasana şunu! Cidden hiç mi merak etmedin bu değirmenin suyu nereden geliyor diye? Esra kaç defa “Senin yüzünden…” diye başlayıp durdu. Kız kendi devamını söylemeyecek işte kendin öğrenmeye çalışsana. Hocanın yanında camdan duydun kız da ne kadar üzülmüş, niye kendi ayrılmak isteyen biri bu kadar üzüldü diye merak etsene. Ay biri şu çocuğa CEO olacak zekâsının birazını özel hayatı için kullanmayı öğretsin. Hadi Musacım, madem sen de yengecisin hadi yavrum biraz daha mesai yap yetmiyor bu…
5a8b10eb-a30b-41f8-a44c-19fa1eb85964.jpg
Şermin Yaşar’ın Deli Tarla’sında öykülerin birinin sonunda, bir karakter başına gelen onca şeye rağmen nasıl bu kadar mutlu göründüğü, nasıl toparlayabildiği sorulunca şöyle demişti: [b]“Toparlayamadım doktor. Emin ol kimse toparlayamıyor. Sadece herkes başka türlü dağılıyor.”[/b] Beni ilk okuduğumda epey etkilemiş olan bu söz, şüphesiz günlük hayatta varlığından haberdar olmadığımız pek çok acının arka yüzünü anlatıyor.
Kurgu dünyalar, tabii iyi yaratılmışlarsa eğer, gerçek dünyanın birer yansımasıdır. Bu dizideki karakterlerde de bunu görebiliyoruz. Ozan duygularını apaçık yaşayan ve [b]kelimenin en fiziksel anlamıyla[/b] “dağılan” bir karakter. Esra’dan ayrılınca hocasının evine sığınıp yıkılması ve Esra ile her kavgalarında hissettiklerini, hayal kırıklıklarını apaçık haykırması bunun birer örneği. Oysa Esra da Menekşe de hayat mücadelesine yaslanıp yıkılmama refleksindeler. Ne kadar mahvolsalar da kendilerine fiziksel anlamda dağılma hakkı vermiyorlar. Asla kendilerini koyuvermek istemiyorlar, her daim dimdik ayakta durmaya çalışıyorlar. Esra annesinin bu duruşunun dozunu birkaç tık daha arttırmış, annesinin gücünü azalttığını zannettiği şeyi hepten yok sayarak daha güçlü olabileceğine inanıyor. Mevcut deneyimi aksini gösteriyor gibi dursa da ibareler bazen şaşabilir değil mi?.. Evet Esra da aynen böyle düşünüyor… Zümrüt’e gelirsek o da aslında biraz Esra gibi yok saymanın gücüne inananlardan. Kahkahasıyla ve anlamsız şeylere tutunma gayretiyle baş etmeye çalışıyor o da. Bunu farklı şekillerde yapsalar da o da Esra gibi saklamaya çalışıyor, maskeler kullanıyor.
6d188e1a-8b47-41a3-999b-e0294d2ac2fb.jpg
Dizide sadece Çağla karakterinin son davranışlarını biraz kontrolsüzce buluyorum. Sanki Ozan’ın devamlı “çok iyi arkadaş” muhabbeti yapmasının etkisiyle biraz saldırganlaşıyor gibi. Orijinalinde biraz daha olumsuz bir karakter olduğu söyleniyor ancak bizde başta öyle yazılmadı. Sonradan rotayı değiştirmek gibi bir plan varsa bunun bir tutarsızlığa neden olacağını söylemeliyim. Çınar’ın Esra’yla olan sahnelerini seviyorum ama ekrana Çağla ile Ozan, hele hele Çağla ile Esra birlikte yansıyınca anksiyetem tutmaya başlıyor artık. Hele bakın bu ikincisi daha da fena olmaya başladı son zamanlarda. Hastane olayını bir şekil öğrendi ama keşke Ozan’ın onun zevkini en iyi bilen ve onu en iyi tanıyan kişinin de Esra olduğunu öğrenmesinin de bir yolu olsa. Cidden biri şu Ozan’ın gözünü açsın artık yoksa ekrana dalıp ben açacağım.
Ay dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Tamam çok şükür Esra’ya Çağla’yla aranızda bir şey olmadığını söylemeyi başardın ama en azından Esra’nın görebileceği yerlerde şu davranışlarına bir dikkat etsene be adam. Ayriyeten “O gülüşünle bana her şeyi yaptırabileceğini biliyorsun.” falan ne demek ya? Esra’nın tribini bitirdiği zaman şu Ozan’ın saçını başını iyice bir yolması lazım. Mevzular derinleşip duygusallaşmadan benim bunu görmeye ihtiyacım var...
4b8e9e23-ff47-4390-9964-50a7011e9d1c.jpg
Gel canım sahnem geeeel geeeeel ♥♥♥
Ve bence Ozan’ın bu saatten sonra Esra’dan yine karşılık alamazsa kitlelere oynaması lazım. Gitsin gerçeği demiyorsa bile az Esra’yı kollasın şirkette, mahalleye gitmişken kayınvalidesi kayınpederiyle az hasret gidersin şirinlik yapsın. O da yetmedi şu kız istedikleri çocuğun düğününü görelim orada bizimki coşsun. Şu gerçeği de Çınar açığa çıkarır mı acep? Pek sanmıyorum ama en son öğrenecek kişi de Çağla olursa bence hiç ayıp olmaz…
Yapım hem sosyal medya hem de fragmanlar adına biraz toparladı kendini. Dozu biraz daha arttırırsak, bölüm sonlarına en azından bir ön izleme yetiştirirsek reytingler de daha da toparlanacaktır sanıyorum. Ayriyeten şu iptal olan Onedio soru cevap video çekimi ve devamı gelmeyen komikli kamera arkası videoları da acilen gelmeliler. Kış dizileri gümbür gümbür gelmeden kitleyi oturtmalıyız. Perinizden söylemesi.
Yine gece yarısını geçmiş, sabahı zorlamaktayız. Daha huzurlu, daha mutlu günlerde doya doya tek derdimizin diziler/ filmler/ kitaplar olacağı zamanlara kavuşabilmek dileğiyle efendim. Bu haftalık burada ayrılıyoruz. Nasipse haftaya yine görüşelim.
Tüm ekibin emeklerine sağlık. Sürç-ü lisan ettiysek affola.
Eksiğimiz varsa tamamlayınız, yanlışımız varsa düzeltmekten çekinmeyiniz efendim.
Sevgiyle…
Periniz
[b]Not: [/b]Her bölüm olduğu gibi bu bölümün de hikâyeye, karakterlere tutarlı bir şekilde yedirilen mesajlı repliklerine kocaman 


yazan: tvperisi
kaynak: ranini.tv
orijinal link: http://www.ranini.tv/ozet/45107/ask-mantik-intikam/aklimi-dinledigimi-saniyordum-meger-kalbimmis-beni-sana-getiren
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping