db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Sen Çal Kapımı: Yıldızlar kayar, sen benimle kal... Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Sen Çal Kapımı: Yıldızlar kayar, sen benimle kal...
#1
1bcbf8a9-4a94-4829-ba38-b5499bae134c.jpg
Söylenemeyenler, yarım kalanlar, boğazımıza dek gelip oracığa oturan yumrular… İnsanın gücü buralarda sınanıyor aslında. Dışarıya karşı verilen savaşlar zannedildiği kadar zor ya da yorucu değil. Bir şekilde gün bitiyor ve başınızı o yastığa koyuyorsunuz. Asıl olay bundan sonra başlıyor. Kişinin kendiyle savaşı… Daha kendine veremediği cevapları başkalarına nasıl duyurabileceği bilinmezliği… Evet. Birine “Seni istiyorum.” demek o kadar da zor bir şey değil, fonetik olarak. Zor olan bu isteğin varlığına ve karşı tarafta bulabileceği karşılığa dair öncelikle kendini ikna edebilmek. Buraya kadar olan kısmı bazen birkaç ay, bazen birkaç yıl, bazense bir ömür... Sonrası iki saniye.  Kalp harekâtı yapıldıktan sonra dudakların bir iki ufak hareketi işten bile değil.

Geçen yazıda konuşmuştuk Serkan’ın kendi içinde verdiği savaşı. Bu bölümde de devam ediyordu aynı savaş. Cepheler yer yer değişiyor ama cephane hep az, hep bir şeyler eksik…  Evet, şu ân Eda bir savaşta değil. Onunki sadece yanlış anlaşılmaların yanılgı gerçekliğinin getirdiği hüzün ve sonrası hüznün kaynağına bu hüznün bulaşmaması için verdiği çabadan ibaret. Kendi içine yara olan şey Serkan’ın içinde olmasın diye uğraşıyor. Kendini ondan koruyamamışken onu ondan korumaya çalışıyor. Muhatabını yanlış yorumladığı suskunluğu telafi etmeye çabalıyor ama dedik ya gözlerine inen perde doğruların yanlışına götürüyor onu, “doğru”ların çalışmayacağı bir yerdeyken…

14fe2898-7465-4fd8-a52c-1fbf652ac756.jpg

Bu bölüm Serkan’ın kendini Eda’ya layık göremeyişini net bir biçimde gördük. Hayır, yanlış okumadınız. Kendini Eda’ya “layık” görmediğini söyledim. Çünkü genelde baktığınızda mükemmeliyetçi insanların duruşlarının altında bu gizlidir. Kendilerini içten içe bazı konularda eksik hissederler ve bu eksikliği kendi öznelliklerinde kapatamadıkları için dış dünyaya belki bilerek belki bilmeyerek bir duvar örmek isterler. Yapılacak tek bir hata bu duvarda bir delik anlamına gelir, biri onların eksiklerini görecektir. Oysa “biraz” dikkat ve özen onları koruyacak ve defolu yanlarını, korkularını gizleyecektir. Güçtür bu kimilerine göre. Nesnel bir kusursuzluk… Altın orana uymak adına yapılan estetik çalışmaları gibi. Doğru ama ruhsuz. Göz alıcı ama anlamsız.

İşte Serkan’daki durum da tam olarak böyle. Selin onun için “doğru” çünkü tanıdık, bildik ve uyumlu. Uyum, var olan düzenin bozulmadan çizgisinde ilerleyeceğine ve her şeyin en azından şimdikinden daha kötü olmayacağına dair sağlanan bir teminattır. Serkan garantici bir adam, Selin onun gözünde böyle bir yerde. Dengeleri sabit tutma, koruma rolünde. Oysa Eda hayatına girdiğinden beri Serkan’ın tüm dengeleri bozuldu, Eda’ya da ifade ettiği gibi bambaşka birine dönüşüyor onunlayken. Bir başkası yapsa “bozma” olarak ifade edilebilecek bir eylem Eda’nın elinde bir müzik aletini akort etmek gibi bir anlam kazanıyor. Başkalaşıyor, değerleniyor, anlam kazanıyor.

1eb15c89-e76f-4ec5-b1f0-304a5dc51cd6.jpg

Eda Selin’in de Serkan’ın da sahip olamadığı bir gücü elinde tutuyor: Yaşamak. Ama dolu dolu. Ama düşünmeden. Ama sadece hissederek. Ama kalbinin sesiyle. Ama doğru yanlış umursamadan. Ama sadece içinden o ân öylesi geliyor diye. Ama sadece bugünde ve şu ânda. Tam şu ânda.

Serkan Eda’yla birlikte bu eksiklerini fark etti. Merkezinde gibi durduğu hayatın kıyısında kalakaldığını gördü ilk kez. Defolarıyla yüzleşti ve hayran oldu ona. Uykusunda bile dokunmaya kıyamayacağı kadar, fısıltısıyla okşayacağı kadar, kal dese kalamayacağını düşünecek kadar... Evet, Serkan Eda’ya herkesin hayran olduğu kendisini layık görmeyecek kadar hayran oldu. Onun içindeki yaşama sevincine kendi “robotik” hayatını yakıştıramadı. Bu yüzden ona bir türlü diyemedi sayesinde bu robotun içinde de bir kalbin atmaya başladığını. Söyleyemedi. Onun da kendisini yanına yakıştırmayacağına o kadar emindi ki gideceğine emin olduğu birine dur diyemedi. Ama ona karşı zırhını tekrar giyinmeye de gücü yok Serkan’ın. Eda Serkan’ın ağzından bir türlü duyamadığı cümlenin varlığına bu kadar hapsolmamış olsa, gözlerindeki hüzün perdesini biraz olsun aralayabilse fark edecek aslında onun bu değişimini. Ama fark edemiyor. Zamanında nasıl Serkan bazı şeylerin suratına doğru haykırılmasına ihtiyaç duyduysa şimdi Eda’nın da aynı şeye ihtiyacı var. Bunun Serkan’ın bölüm sonunda Selin’e vereceği cevapla olmasını isterdim ama görüyorum ki bunun için biraz daha bekleyeceğiz.

29fe1b1f-8254-4def-b3cd-6d27438c81e4.jpg

Bu bölümün ne desem bilemedim kişisi de Engin Beyimiz. Pırıl’a olan duygularının geçmişte kaldığını ve şu ânkinin sadece bir takıntı olduğunu kendine ifade etmekte zorlanıyor. Evet, yazıklarım olsun ki kendisi benim shipimi bozarak Ceren’e yönelecek gibi duruyor. Ama bu süreçte biraz daha sürünürse sevinirim. Hatta keşke iki kadın da onu böyle reddetse de finale kadar dımdızlak ortada kalsa… Evet, periniz dengesiz tiplerden hiç hoşlanmıyor. Ve evet periniz büyük ümitler bağlayıp onu yarı yolda bırakan tiplerden de hoşlanmıyor. İkinci yazıklarım yine Engin’e. Oyunu öğrenmesi Serkan’ı harekete geçirir, gidişata bir faydası olur sanmıştım. Ama yok! Tek lafı Serkan sen Eda’yı seviyorsun. Hayır yani bunu Serkan da zaten içten içe biliyor. Eda’nın da onu sevdiğine inanmaya ihtiyacı vardı, sağ olsun Engin Beyimiz bunu da beceremedi. Tüm iş yine Eda’ya kaldı. Eda’nın da şu ân aklı yerinde olmadığı için gökten bi’ kurtarıcı melek bekliyoruz şu ân. Haydi hayırlısı…

Kaan karakteri tamamen mi gitti, yeni planlar kurmaya mı gitti orasını henüz bilmiyoruz. Ama en azından çiftimiz kavuşana kadar az biraz ötede dursa hoş olur. Alptekin Bey ve Aydan Hanım arasında yine iletişimsizliğin sevgideki aşılamayacak tek engel olduğuna şahit olduk. İkilinin birbirleriyle ve duygularıyla yüzleşeceği zamana kadar Alptekin Bey’in bir “hata” yapmamasını diliyorum.

2f35b5b5-eda6-48da-9b52-770a0b32f6f7.jpg

Serkan’ın kapıdaki görevliye “Sen okuyordun di’mi?” diyerek gördükçe bahşiş vermesi, arabadaki Selin’le olan sahneye yapılan atıf ve Eda’nın cevabıyla Serkan’ın yüzündeki gülümseme, Eda’ya uyurken yaptığı kısa konuşma esnasında Eda’nın uyanık olması ve Aydan Hanım'la Eda'nın konuşması detayları güzeldi. Geri kalan detaylar için yorumlarda buluşalım. Twitter, Instagram DM kutularım da her daim açık. Bazen gecikir ama uygun dille yazılan bir mesaj asla cevapsız kalmaz. :)

Sevgiyle, “aşk”la, ümitle ve sağlıkla olması adına mümkünse evlerinizde kalmaya devam edin.
Periniz.

yazan: tvperisi_
kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping