db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Menajerimi ara, o halleder... Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Menajerimi ara, o halleder...
#1
3a08464f-4951-4127-a8b5-cd044a6f83c7.jpg
Menajerimi Ara, yeni sezon fragmanlarında en çok ilgimi çeken diziydi. Renkli, hareketli ve aktif ofis ortamlarında geçen hikâyeleri izlemeyi severim. Bir de bu sağlam oyuncu kadrosunu görünce inşallah tüm denklemler doğru kurulur ve iş seyirci tarafında da iyi reaksiyonlar alır da doya doya izleyebiliriz dedim. Esas kadroda Ahsen Eroğlu, Deniz Can Aktaş, Barış Falay, Canan Ergüder, Fatih Artman ve sevgili Ayşenil Şamlıoğlu gibi çok güzel isimler var. Ama açıkçası beni asıl çeken Fatih Artman’ı görmek oldu. Kendisi benim izlemekten çok keyif aldığım ve enerjisini çok sevdiğim bir isim. Yazıya denk gelirse buradan kendisine kocaman sevgiler. ♥ Rol aldığı pek çok dizinin yanı sıra “Bana Masal Anlatma” ve “Aile Arasında” gibi filmlerde de severek izlemiştim. Hem komediye hem de drama uygun olduğunu ve her rolü başarıyla giyinebilecek bir yapıya sahip olduğunu düşünüyorum. “Çınar” rolü de çok yakışmış kendisine. O hassas, ince ruhla beraber bir şeyleri kırmadan dökmeden, güzellikle halledebilme; “köpek balıklarıyla dolu” sektörde nefes alacak bir parça insani alan bırakma çabası gerçekten çok hoş… Kıraç’a Tûba için “o bir dosya değil o bir sanatçı” demesi, çalıştığı kişileri bir müşteriden bir işten ziyade en başta bir insan olarak görebilmesi beni gülümsetti. Tûba’yı botoks yaptırması için zorlamayı geçin yaptırmayacağına güvenerek kapıda onu beklemesi… Yüzündeki izlerin anlamını bilmesi… Bu yüz hafızası mevzusu bu perinizi çok duygulandırdı yazarken bile fena oldum bakın, gözlerim doldu. Çok güzel mesajlar bunlar, çok hoş sahneler.  ♥

75214050-bc40-47c6-a944-8d53043a6e5c.jpg
Uhuuu

Dizide en çok sevdiğim şeylerden biri sektöre yönelik verilen mesajlar, ince diyemeyeceğim baya sert ve sert olduğu kadar da haklı olan dokundurmalardı. :) Senaryo sanıyorum Yelda Eroğlu ve Yeşim Çıtak ikilisine ait. İçten tebriklerimi iletiyorum. Hem sektördeki cinsiyet ve fırsat eşitsizliğine, hem dışarıdan parıltılı görünen hayatların arka yüzüne hem de gri karakterlere çok güzel bir biçimde değinilmiş. Ana hikâye “Call My Agent” dizisinden uyarlanmış, şahsen orijinal versiyonu izlemediğim için benzerlikler farklılıklar ne kadar bilemiyorum. Diziyi ilk duyduğumda orijinal versiyonu da bir izlesem mi diye düşündüm hatta Netflix listeme de ekledim ama bir türlü zaman ayıramadım. Açıkçası iyi de oldu sanki. Karşılaştırma yaparak ilerlemek yaratılan yeni dünyaya haksızlık olurdu. Aynı düşünceyle Hekimoğlu ve Mucize Doktor’un da orijinal versiyonlarını izlememiştim, böylelikle kendimi yerli yapımlara vermem çok daha kolay oldu. Ön yargısız ve sürprizlere açık bir biçimde rahatlıkla izleyebildim. O yüzden sizlerden ricam aranızda “Call My Agent”  izleyenler varsa lütfen bana spoiler vermeyin, sonra bu perinizin kalbi de o kırılan vazo gibi oluyor. :’)

Canan Ergüder yine sert, otoriter ama içinde bir yerlerde iyi bir insanı gizleyen karakteri oynuyor. Feris, ilk defa duyduğum bir isim. Açıkçası hafif peltekliğim ve ben söylemekte biraz zorlanmasak kızım olsa ona koyarım diyebileceğim çok hoş bir havası var. İlk dakikalarda ismin tam olarak ne olduğunu bir türlü anlayamadım ama neyse ki Dicle’yi aradığı zaman ekranda çıkan kutucuk imdadıma yetişerek bu bilinmezi benim için çözdü. “Şık, zarif” demekmiş Feris. Eğer bilinçli olarak koyulduysa karaktere gerçekten uyan çok hoş bir seçim olmuş. Canan Hanım da izlemeyi sevdiğim bir isim. Canlandırdığı karakterlerin iç dünyasındaki çalkantıları, kriz ânlarını yansıtmada epey başarılı olduğunu biliyorum. Feris’ten de bu tarz sahneler görebiliriz gibi. Dicle’ye başta sert ve mesafeli yaklaşsa da zamanla onu sevip sahipleneceğini  ve yeri geldiğinde Kıraç’a karşı bile koruyacağını düşünüyorum. En azından umuyorum diyelim.

c763caec-d385-4c82-9301-ed61a1c6bedd.jpg
Yapıyoruz bu işi ya...

Barış Falay yine fragmanlarda çok dikkat çeken bir isimdi. Gerçekten ekrana yakışıyor. Kıraç karakteri cidden benim de çok ortalarda kaldığım, gri bir karakter. Apaçık kötü diyemiyorum yani nedense içimde bir şeyler beni durduruyor. Ama sütten çıkmış ak kaşık olmadığı da ayan beyan ortada. Leyla Hanım’la aralarında tam olarak ne geçti, o zamanlara ait flashbackler görecek miyiz bunlara bir bakalım öyle daha rahat konuşalım istiyorum. Kızı için bunca zaman hiçbir şey yapmayarak hayatına rahatça devam edebilmiş olması cidden çok rahatsız edici. Dicle’ye “Ben hiçbir sorumluluktan kaçmadım.” derken yerine getirdiği hangi sorumluluktan bahsediyordu cidden merak ediyorum. Anladığım kadarıyla nüfusuna geçirmemiş, arada sırada üç beş kuruş gönderdi de Leyla Hanım bunu kabul etmeyince “Ben elimden geleni yaptım.” moduna mı girdi hakikaten bilemiyorum. Anne olmak için yanıp tutuşan biri olarak çocuğunu reddetme/ yok sayma olayını şahsen benim aklım almıyor.

Dicle’nin durumu onda suçluluk hissi uyandırıyor bu belli, hatta belki diğer kızına karşı bu kadar yumuşak olmasında bu hissin etkisi var ama bir yandan da verdiği karardan pişman olmadığını görebiliyoruz. Evet, böyle bir durumun hiç olmamasını tercih ederdi ama aynı olayı şu ân yaşasa yine aynı şekilde davranırdı. Dicle’nin varlığı ve ara ara içinde saklı tutmaya çalıştığı baba özlemini/sevgisini açığa vurduğu sahnelerle bu anlayışı değişecek gibi duruyor. İçindeki suçluluk hissi bir gün gelecek, sahip olduğu hayatı kaybetme korkusuna galip gelecek. Bölümün final sahnesinde Dicle’nin vefat eden kişinin babası olduğundan endişelenerek onun odasına koşması ve “Neyse ki iyisin. Sana bir şey oldu sandım, çok korktum.” diyerek bu endişesini gizlememesi sonucu Kıraç’ın yüzünde beliren, sadece eşinin varlığından kaynaklanmadığını düşündüğüm şaşkınlık ifadesi bu sürecin çok da yavaş ilerlemeyeceği konusunda hislerimi güçlendirdi. O ânki karmaşayı çözdükten sonra bu sahnenin Kıraç’ın kafasında pek çok kere oynayacağını düşünüyorum. Kıraç başlarda bu gerçekle yüzleşmemek için epey mücadele edecek bu belli ama bunu kabullenmeyi başardıktan sonra şu ânki ailesinin önünde dimdik durarak Dicle’yi sahipleneceğini ve artık gerçek mânâda onun sorumluluğunu alacağını umuyorum. Bu baba-kız ilişkisi çok dikkatli işlenmeli, sert ve incitici sahneler yerine bu tarz hafif duygusal ânlarla ilerlenmeli. Böylelikle arada kurulacak sevgi bağı sağlam bir zemine oturtulmuş ve seyirciler için gereken inandırıcılık sağlanmış olur.

Ahsen Eroğlu’nu İstanbullu Gelin’de Yaz karakterinin yetişkin rolünde izlemiştim. Yıldızı parlayan ve umut vaat eden genç bir oyuncu. Ekranda doğal duruyor, bunu sağlamak göründüğü kadar basit bir iş değildir. Dicle karakteri ilk bakışta masum, hafif sarsak ve cidden o tarz bir ortamda zorlanacak bir imaj çiziyor. Ama sonrasında görüyoruz ki aslında kriz ânlarını çözmede başarılı, oldukça zeki bir karakter. İnsanları idare etmeyi iyi başarıyor. Panik ânlarında pratik zekâsıyla olayları çözen, akılcıl cevaplar verebilen ve bir şekilde kendini kurtaran insanlara hep çok özenmişimdir. Panik olduğu ânlarda eli ayağına dolaşan ne dediğini ne söylediğini bilemeyen tek ben değilimdir di’mi? (Ama bir diğer ilginç konu da basit konularda elim ayağım karışırken, herkesin panik olduğu o karmaşık ânlarda bu kez ortamdaki tek sakin kişi olup olayı devralabilmem…) Dicle cidden güçlü bir karakter. Bir hâyâli, bir ideali olan ve bu uğurda mücadele etmeye hazır olan insanlar cidden saygıyı hak ediyor.

Zaten hâyâliniz için gereken mücadeleyi vermeyi gözünüz kesmiyorsa yeterince istemiyorsunuz demektir. Gerçekten isteyen biri için vazgeçmek diye bir kavram yoktur. Hâyâl dediğin gece uyurken gördüğün rüyalarda bile bırakmaz peşini ki sen onu bırakabilesin?.. Bir de bunun yanında öz babasının ona karşı olan bu tavırlarını içindeki tüm kırıklara rağmen bu kadar olgun karşılayabilmesi, onun karşısında dimdik durabilmesi de gerçekten takdiri hak ediyor. Çok zor bir durum. Karakterle ilgili üçüncü bir dileğim de ajanstan iyi bir maaş alması. Cidden evdeki o gıcık kızdan kurtularak kendi arkadaşıyla çok daha güzel bir eve çıkabilse çok mutlu olacağım.

a7a31382-fe0d-46b6-8f06-cbb0693c30fa.jpg
Açaydım kollarımı...

Deniz Can Aktaş, “Aşk Ağlatır” dizisinde tanıdığım bir isimdi. Yusuf karakterini bize sevdiren onun sıcak, samimi duruşuydu. Aşk Ağlatır’ın da yine sanıyorum ilk beş bölümü ve ana kurgusu Yelda Eroğlu ve Yeşim Çıtak’a ait. Şimdi yeniden yine güzel bir dizide buluşmuşlar. Güzel bir detay. Umarım bu sefer sona kadar beraber gidebilirler. Deniz Bey’in canlandırdığı Barış karakteri şu ân ekranlarda izlediğimiz pek çok ismin hikâyesine benziyor. Şöhret gerçekten de Feris’in dilinin ucuna gelip de diyemediği şekilde bir esaret. İmaj yönetimi zorlu bir süreç. Ve cidden Barış’ın da dile getirdiği gibi o kalabalık fan grupları genellikle kişilerin kendisine değil, belli metinler dahilinde kendilerine sunulan hâllerine hayran oluyorlar ve bu durum söz konusu kişileri bir kalıbın içinde kalmaya zorluyor. Kimi zaman güçlü itirazlar gelse de çoğunlukla şov dünyası böyle yürüyor. Yaaani zor derdim de şimdi açıkçası ben olsam hafif uyumlu olmaya çalışır sonra da kazancımın keyfini çıkarmaya bakardım arkadaşlar. Sonuçta hiç olmadı birkaç sene sıkı çalışır, güzel yatırımlar yaparak kazancını değerlendirir sonra da dilersen mesleği bırakır keyfince yaşarsın. Baya anlayışlı bir yapım olduğu söylenir, evet evet aynen. ^^ Barış’ın abisi ilk başta öyle her şeyi berbat eden, parayı har vurup harman savuran bir tip çıkacak diye benim bi’ ön yargıma maruz kaldı kabul ama çok şükür düzgün bir karakter çıktı, en azından şimdilik öyle görünüyor. Dipten zirveye çıkan insanlar genelde düşecekleri yer yine diptir, ortalarda kalmayı pek beceremezler. O yüzden Barış karakterinin biraz daha kontrollü ilerleyebilmesini umuyorum. Bu anlamda Dicle kendisine epey yardım edecek gibi.

Henüz sosyal medya yorumlarına bakma fırsatım olmadı ama ikili benim gözüme baya güzel gözüktü. Ship ismi BarDic mi yok bu hoş durmadı, BarLe nasıl canlar? Bu fena durmuyor sanki he?^^ Açıkçası hem oyuncuların yaşları yakın, hem enerjileri tutuyor hem de ikisi de daha yeni yeni isimlerini duyuran taze kanlar. Hikâyedeki konumları da yer yer romantik komediye yer yer de drama kayabilecek bir pozisyonda. O yüzden ben üçüncü kişileri araya çok sokmadığımız takdirde keyifle izleyeceğimizi düşünüyorum. Şurada bir iki dakika düşündüğümde bile ikili için aklıma bir sürü güzel sahne fikri geliyor, bence ekstra dinamiklere ihtiyaç duymadan çok güzel işlenebilirler. Yaaani altüstü sandviçini paylaştı diye alev topuna dönen Feris Hanım devamlı kendi eliyle Dicle’yi Barış’a göndermeye devam ettiği sürece ikili bir araya gelmekte pek sıkıntı çekmeyecek gibi duruyor. :) Yeni shipimiz hayırlı uğurlu olsun…

77b8290c-49d5-4db5-9075-8a31360371bf.jpg
Duy duy duymasınlar, gör gör görmesinler, bizi hiç bilmesinler ♥ *

Uzun lafın kısası, bence Menajerimi Ara cidden beklentileri karşılayan çok hoş bir iş olmuş. Ekipte herkes payına düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmiş. Ali Bilgin yönetmenlik koltuğunda yine harikalar yaratmış. Müzikler Uğur Ateş ve Saki Çimen’e emanet edilmiş, her biri şahaneydi. Her bölüm değişecek olan zengin konuk oyuncu kadrosu da şimdiden duyurulan isimlerle epey heyecanlandırıyor. Alican Yücesoy ve Tuba Büyüküstün ilk bölüme çok yakışmış. Sevgili Kazım Akşar yine bir bölümlük selam verenlerden. En son “Jet Sosyete”de izlediğim sevgili Ayşenil Şamlıoğlu da Perinde rolüyle hikâyeye renk katmış. Tekrar etmekten zevk duyarım Yelda Eroğlu ve Yeşim Çıtak da şahane diyaloglarla bize çok keyifli ve dolu dolu bir 2 saat geçirttiler. Tüm ekibin emeğine sağlık. Artık salı akşamlarım sizin. Vakit buldukça yine yorumlarda da buluşuruz inşallah.

Ufak tefek hataları nazar boncuğu sayıyor, yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum. Peki ya sizler neler düşünüyorsunuz?
Buyurun ister yazı altına ister paylaşımlara isterseniz de Twitter, Instagram hesaplarımdan direkt bana yazın, konuşalım.

Güzellikleri paylaşalım; iyileştirilecek yönler gördüyseniz yazın bana beraber değerlendirelim, haklıysanız gelecek yorumlarımda size ses olayım. Kafamın dolu olduğu zamanlar bazen geciktirebilirim ama muhakkak geri dönüş yaparım. Eee, bir menajerim olsa o hallederdi ama ne yapalım? Bizde her şeyi şahsım ve ben yapıyoruz. ^^

Sürç-ü lisan ettiysem affola.

Güzel reytinglerle, sevgiyle, umutla, sağlıkla ve mümkünse evlerinizde kalın efenim.
Periniz.

* Adımı Fısılda / Şarkı sözü

yazan: tvperisi_
kaYNAK: RANİNİ.TV
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping