db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Çatı Katı Aşk: Sevdim, seviyorum, sevecek miyim? Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Çatı Katı Aşk: Sevdim, seviyorum, sevecek miyim?
#1
641d84a8-4077-4bc6-abd1-9bdf671c3bd0.jpg
Merhaba güzel insanlar, bu hafta bölümü biraz geç izlemiş olmamdan dolayı bölüm yorumu yazamadım. Ben de bunun yerine dizideki çift karmaşasının temelinde yatan sorunlardan konuşalım istedim. Gelin sizinle Ateş-Yasemin-Ayşen-Demir karakterleri üzerinden “sevgi” kavramını biraz sorgulayalım.

Öncelikle diziye tam hâkim olmayanlar için karakterleri ve bize sunulan çiftleri kısaca bir özet geçmek istiyorum. Şöyle ki dizide hikâye, bir çatı katını tutabilmek için yeni evli çift taklidi yapan Ateş (Furkan Andıç) ve Yasemin (Nilay Deniz) karakterleri üzerinden açılıyor. Başlangıçta klasik tarz üzere bu ikiliyi esas çift olarak izleyeceğimizi düşünürken sonrasında bakıyoruz ki hikâye ansambl* bir şekilde kurgulanmış ve ev sahibinin çocukları Demir (Yiğit Kirazcı) ile Ayşen (Ezgi Şenler) de hikâyeye dâhil edilerek iki çift oluşturulmuş. Aslında ilk bölümün başlarında iki taraftan da ışık yakılmıştı ama biz inanmak istemedik sanırım. ^^

65b25b86-4d15-4020-936f-113eec3ed2e8.jpg
Kaderde ortak olmak varmış...

Aslında düşünce güzel. Genel sahte evlilik klişesini bir âşk hikâyesi değil de ortaklık üzerine işlemek ve hikâyeyi iki çift üzerinden götürmek uzun vadeli düşünüldüğünde daha çok potansiyele sahip olduğu için daha iyi gibi görünüyor. E oyunculara ve yazılan çiftlere bakıyoruz, görüntü açısından gayet uyumlular. Peki, o zaman sıkıntı nerede çıktı? Yani tam sıkıntı demeyelim de, izleyici neden ilk bakışta çiftleri benimsemekte zorlandı desek daha doğru. Bakıldığında ilk başta Ateş-Yasemin isteyenlerin bile sonrasında Yasemin ve Demir’i benimsemekte çok zorlanmadığını görüyoruz. O tarafta çok sıkıntı çıkmadı. Peki, Ateş ve Ayşen tarafına uyum sağlamakta neden bu kadar zorlandık? Maksadımız yazı yerine ulaşırsa eğer hikâyeye naçizane bir katkımız bulunsun, hikâyede yaratılan bu güzel atmosfer reytinglere kurban gitmesin. Burada anlaştığımıza göre gelin iki çifti sevgi kavramı üzerinden bir karşılaştıralım. Sonrasında farkın ne olduğuna beraber karar verelim.

Müsaadenizle önce Demir karakterine girelim. Yiğit Kirazcı benim çok sevdiğim bir oyuncu. Demir karakterine çok yakışmış, hele de Yasemin’le birlikte izlemeye bayılıyorum. Biz Demir’i başta “bayan!” hitabıyla tanıdık. Yasemin’in deyimiyle biraz  “hırbo” bir karakterdi kendisi. Aslında ilk seslenişinde niyeti iyi olduğu için ben çok rahatsız olmamıştım ama devamlı tekrarlayınca bayan kadar kafana taş düşsün demekten kendimi alamadım. ^^ Demir şimdiye kadar izlediğimiz üzere dışarıdan mahalle delikanlısı imajı çizen ama kalbi yumuşacık olan bir karakter. Dışarıya sert, sevdiklerine prens. Hem Ayşen’e karşı olan tutumunda hem de yine üzerinde duracağım Yasemin’e karşı olan kıyamama durumunda bunu net biçimde görüyoruz.

56079f7d-7e9f-4bc3-b1bd-aa9e97887781.jpg

Üç yıldır yazılarımda belki zibilyon kere tekrarladığım üzere benim için sevmek kıyamamaktır. Öyle fırtınalı, intikamlı, acılı âşklara inanmam. Karakter olarak da gerçekten sevdiğiniz birinin kötülüğünü isteyebilme olayını aklı almayan biriyim. Hatta ileri götürerek böylelerinin sevgiyi bir “alışveriş” olarak gördüklerinden şüphe ediyorum. Karşı taraftan beklenen reaksiyonu almadığınızda ya da o reaksiyonu alsanız da karşınızdaki insanı hâyâlinizdeki forma getiremeyince sevgiye lanet etmek, bir nevi onu cezalandırma isteğiyle dolmak farklı bir duyguya ait gibi geliyor bana. Her daim “O”nun iyiliğini isteme olayından daha bencil bir yere evrilmiş sanki. Modern çağ sevgileri mi oluyor bu? Al gülüm ver gülüm hesabı mı yapıyoruz ya da %100 eşleşemeyeceksek vaktimi çalma mı diyoruz? Sanırım ben en azından bu konuda pek modern çağ insanı değilim. ^^

En başından beri bu sırrı “nereden bildiğini açıklayamayacağı için” saklayan ve ilk uygun fırsatı bulduğunda en uygunsuz yerde koşa koşa açıklamaya giden Ayşen yerine karşı taraftan en başından beri hiçbir olumlu ışık almamasına rağmen içindeki filize kıyamayan, kendine itiraf edemese de Yasemin’in hayatından gitmesini istemeyen Demir’in sevgisi daha gerçek geliyor bana. Yani en azından benim sevgi anlayışıma daha uygun diyelim. Ateş Ayşen’e birçok özel şeyini anlattı, ona ilgi ve yakınlık gösterdi, her şeyinde yardım etti, bu evlilik oyununu neden yaptıklarını açıkladı ki Yasemin’den izin almadan ortak sırlarını açıklaması doğru değildi, buna rağmen bir şansları olsun diye ona güvenerek bunca şeyi anlattı. Ama Yasemin Demir’e en baştan beri sert davrandı, onunla inatlaştı, mantıcıdaki hâkimiyetine ortak oldu. Yani tüm bunlara baktığımızda üzerindeki onca baskıya rağmen Demir binbir çabayla bu sırrı saklıyor, onları korumak için karakterine ters bir şekilde yalan söylüyorken Ayşen’in bu tavırlarının takdirini siz sevgili okurlara bırakıyorum.

84f3b0a9-a979-4b63-a574-f6c465fe42fc.jpg

Şimdi bana her insanın mizacı farklıdır, Ayşe de şöyle genç şöyle tecrübesiz diyenler illa ki olacaktır. Ama ben en fevri insanın bile sevdiği kişi söz konusu olduğunda duracağı bir nokta olması gerektiğini düşünüyorum. Yani bana sinirlendiği bir zaman gözü dönüp de beni bozuk para gibi harcayacak bir insan bi’ zahmet “Seni seviyorum.” diye çıkmasın karşıma; hoş bir karşılık almaz çünkü, tavsiye etmem. ^^ Ayşen’in Ateş’e ve onun sevgisine karşı bir güven problemi olduğu aşikâr. Ki birden bire dev boyutlara ulaşan sevgi böceği hâli bana da ilginç geliyor, yani bu konuda pek de haksız sayılmaz. Ama başlarda sadece alışık olduğu ilgiyi görememekten doğduğunu düşündüğümüz bu düşkünlüğün sonrasında yediği tüm tokatlara, onca lafa ve hakarete, özellikle de geçtiğimiz bölümün son sahnesindeki ihanete rağmen aynen devam etmesi şahsen benim sınavımdan geçmesini sağladı. Öyle ya da böyle bir şekilde Ayşen’e bağlanmış olduğu ve benzer bir durum olsa Ayşen’i ele vermeyeceği açık. Ama işte Ayşen tarafında aynı şeyi hissedemiyoruz.

Açıkçası Ayşen karakterinin böyle olması da bana çok ilginç geliyor. Öz ya da değil sonuç olarak sevgi dolu bir ailede büyümüş, annesi ve babasının arasındaki aşka şahit. Yani aşktan sevgiden bihaber biri değil. Bebekten terk edilmiş olması böyle sevgi dolu bir ortamda yetişmiş birisi için insanlara güven problemi yaratacak kadar etkili olmamalı. Ha yalana dolana laf edecek olursa kendisinin söylediklerini hatırlatmak lazım. ^^ O yüzden Ayşen kızımızın sevgi adına daha beş fırın ekmek yemesini, hatta mümkünse de bu konuda abisini örnek almasını tavsiye ediyoruz. Biraz büyümesi lazım. Burada onu büyütmesi gereken kişi Ateş oluyor ama ondan da pek olgun hareketler görmediğimiz için mecbur iş başa düştü kendi kendine büyümenin, yaptıklarından ders almanın yolunu kendi bulacak. Bunun için de sanırım bir şeyleri kaybetmesi lazım. Empati kurmayı öğrenmesi lazım. Eee lazım da lazım, kolay değil o adına sevmek dedikleri şey. ♥

3f3368d0-695f-462f-ae5b-ed0763fa79e7.jpg

Evlilik yalanının Demir tarafında da bu kadar çabuk ortaya çıkması açıkçası bölümü ilk izlerken hiç hoşuma gitmemişti, kızıp kapattığım da doğrudur evet. İlk ânda çok erken gibi gelmişti bana. Ama sonradan bölümün geri kalanını izleyip üzerine biraz düşününce Demir gibi bir karakterin evli olduğunu düşündüğü bir kadına olan ilgisini bastıramaması uygun olmazdı. Ki şu ân sevgili oldukları ihtimali bile onu biraz geride tutmaya yetiyor. Ama Ateş’in hafif dürtmesiyle ona karşı radarları açılan Yasemin’in verdiği ufak tefek açıklar kısa zamanda gerçeği anlamasında ona yardımcı olacaktır. Bu kadar erken açığa çıkmamasını isteme sebebim onun Yasemin’i Ateş’ten kıskandığı sahneleri biraz daha izleyebilmekti ama sevgili olduklarını sanmaya devam ettiği süre bu tarz sahnelere doymak için yeterli gelir sanıyorum.

Yasemin benim dizide en sevdiğim karakter. Nilay Deniz’in enerjisini çok seviyor olmamın da bunda etkisi vardır muhakkak ama bununla sınırlı değil. Yasemin benim gözümde dizideki güçlü kadın figürü. Duruşu, kendine olan güveni, zekâsının yanında insaniyetini de kaybetmemiş hâli gerçekten onu zevkle izlenir bir karakter yapıyor. Mesleği ve hâyâlleri uğruna verdiği mücadele ve hiçbir koşulda kendini ezdirmemesi takdiri hak ediyor. Bu yüzden onu dizide nereye koysak güzel duruyordu, Demir’le de çok güzel bir uyum yakaladılar. Birbirlerine iyi gelecekler ve hatta daha şimdiden gelmeye başladılar bile. Demir Yasemin’leyken daha iyi bir adam oluyor, yumuşuyor, daha çok gülümsüyor. Yasemin de şimdiye kadar dersleriyle boğuşmaktan aşkı tanımaya fırsat bulamamış gibi, baksanıza Demir’in şapşal aşık hâllerini bile Ateş olmasa fark etmiyordu. O da Demir sayesinde üzerindeki endişe hâlinden kurtulacak, rahatlayacak gibi geliyor. Hele de onun gerçekleri bildiğini öğrendikten sonra… Yasemin de Ateş’e pek güvenemiyor (Bu çocuğum da kime ne yaptıysa kimse ona güvenmiyor) ama Demir’e güvenecek bence. Demir onun Ateş’le birlikte olduğunu düşündüğü zaman bile onu korudu. Yine koruyacaktır. Aslında buna korumak demek de pek doğru gelmiyor ama yanında olmak diyebiliriz.

ecca97a7-1624-4811-93bf-7234473181ad.jpg
Yine başka yazıya kaldık iyi mi? Neyse biz beklemeye alışığız zaten...

Tabii ki kadınların bir erkeğin onları korumasına ihtiyaçları yok. Ama her insanın içten içe onu sakınan birisine ihtiyacı vardır bence; yorulup biraz nefes almak istediğinde onu sarıp sarmalayabilecek, her ân her şartta onun yanında olacağından destek çıkacağından emin olacağı birisine. Eğer şu ân sizin hayatınızda böyle biri yoksa siz birisi için böyle biri olmayı deneyin. Birinin “kimse”si olun. Kötü gününde aklına gelecek ilk kişi olmaya çalışın. Bazen almak için önce vermek gerekir.

Neyse, malum huyumdur çok çabuk konudan dağılırım. Toparlayalım. Çok uzun lafın az uzun hâli bir aşktan bir sevgiden bahsedebilmemiz için orada içimizi ısıtan, karşılıklı güven veren bir şey olması lazım. Ve unutulmamalı ki temelsiz sevgi yoktur. Bilinçli ya da bilinçsiz bir nedeni vardır her sevginin. Bu neden, bir çıkar olarak düşünülmemeli. Onu sevmek size iyi geliyordur, seversiniz. Bazen sadece “o” başlı başına size iyi geliyordur, seversiniz. Onunlayken daha iyi bir insan oluyorsunuzdur, yine seversiniz. Sevgi dediğimiz şey bir “iyilik” hâlidir. Ekranlarda güzel, temiz sevgi niteliğiyle işlediğimiz çiftleri de bu ilkeye uygun yazabilirsek eğer hem yeni neslin sevgi anlayışında bir hasarın önüne geçeriz hem de daha inandırıcı ve daha kolay izlenen bir hikâye koyarız ortaya.

yazan: tvperisi_
kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping