Netflix'in üçüncü Türkiye yapımı dizisi Aşk 101 (Love 101) 24 Nisan itibarıyla nihayet yayında. Yayın öncesinde bir fan hesabının yarattığı feyk karmaşa nedeniyle olaylı bir başlangıç yaptığımız söylenebilir ama neyse ki bende yarattığı beklentinin altında kalmayan bir dizi olmuş.

90'lı yıllar çocukluğuma ve ilkokul yıllarıma denk geliyor. Detaylı olmasa da hafızamda bir kısmını taşıyorum, en azından kötü hatırlamadığım yıllar. Buradaki ana karakterler ise çoğu sorunlu ve arıza diye tabir edilen bir grup liseli. Bazılarımıza bugün de tanıdık gelen hayatlar yaşadıkları söylenebilir. Müdür'ün onlardan kurtulmaya çalışmasına karşılık kahramanlarımıza destek olan tek öğretmeni başka birisine aşık ederek tayinini geri çekmesi, okulda kalması uğraşındalar. Bu sırada kendi duygularıyla da yüzleşiyorlar tabii.

1998'den girişi yapıyor olsak da Aşk 101'de dönem olgusu hissedilmiyor. Kullanılan müziklerle, telefon gibi bazı aksesuarlarla veya belki o döneme ait denebilecek moda anlayışıyla biraz anlaşılıyor. Ama bunun benim için sorun olduğunu söyleyemem, bir dönem algısını özellikle beklemiyordum. Olan da işimi gördü. Müziklerde 90'ların içine kalmalarına ve yaptıkları tercihlere özellikle bayıldım.

Meraklısına: Netflix Türkiye, dizinin müziklerini bir araya topladığı bir Spotify listesi paylaştı.

Sezonda bütün karakterlerin kendince bir ağırlığı var ama Sinan'ın ve Osman'ın daha fazla parlama fırsatı bulduğunu söyleyebilirim. En azından benim için. Buradan hareketle Mert Yazıcıoğlu'nu ve Selahattin Paşalı'yı da özellikle beğendim. Osman demişken, Netflix Türkiye zaten bu konuda açıklama yaparak cevap verdi ama bahsetmiş olayım, Osman karakterinde haberlere veya polemiğe konu olan "eşcinsel karakter" olduğu yolundaki spekülasyonlar boş çıktı; en azından izlediğimiz hikayede böyle bir durum yoktu. Olsaydı da ülkecek incilerimiz dökülmezdi bence ama zorlama veya saçma bir şey görmek de istemem, gerisini kendileri bilir artık.



Aşk 101'in avantajlarından biri de hem sezonunun hem de bölümlerinin kısa sürmesi. 33-34 dakikalık bölümler vardı ki bu bazı yabancı komedi dizilerinin bölümlerine eş değerde. Üstelik çöpçatanlık yapma hikayesini özümseyip bir kenara koymayı başarabilince dizide olup bitenler insanın daha da hoşuna gidiyor. Çiftler de kendi aralarında gerekli uyumu yakalamışlar. Oyuncu seçiminde ise sırıtan bir isim pek yoktu.

Osman'ın ticari zekası, Sinan'ın yalnızlığı, Işık'ın temiz kalpliliği veya Burcu'nun iyi niyeti bonus oldu. Sert bir yapım değildi ama olmasına gerek yok zaten. O dönemki bir grup gencin iç dünyasını ve sorunlarını kendilerince anlatıyorlar nihayetinde. "Bu nasıl lise, bunlar nerede yaşıyor?" söylemlerini fragmandan beri görüyorum. Bu zaten hele hiç dert değil. Hem izlediğimiz şey dizi olduğundan hem de olup bitenler insanın gözüne o kadar sürreal gelmediğinden. Gerçi bir öğretmenin öğrencileriyle evinde oturup şarap içmesinin sürreal geldiği de oldu hani, inkar edemem. En azından dayak ve sert disiplin eksikti neyse ki.

Dizinin sezonunda zaman zaman geleceği ziyaret ederek Sinan'ın evinin şimdiki haline konuk oluyoruz. Daha fazlasını bekleyip de bulamadığım kısmı tam olarak burasıydı. Elbette sonrası için planları vardır, ama ilk sezonda daha fazlasını görseydik hiç de fena olmazdı hani. Onlar da artık gelecek sezona. Aşk 101'de de durum böyle işte. Hiçbir şeyi beğenmeyen tayfanın soyu maalesef tükenmeyeceği için en iyisi herkesin kendince bir fikrinin olması bana kalırsa. Gelecek sezonla görüşmek dileğiyle.

Not: Bir avuç fındık sağlığa iyi gelir.

kaynak: http://www.ranini.tv/ozel/40438/1/ask-10...afama-gore