db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Zalim İstanbul: Zalimler, mazlumlar, imkânsız aşklar ve intikam Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Zalim İstanbul: Zalimler, mazlumlar, imkânsız aşklar ve intikam
#1
5a23718f-5cda-4c22-9429-ea10039d396a.jpg
Zalim İstanbul, başlarda neden izlediğimi pek de bilmediğim bir diziydi benim için. Tamam, sevdiğim oyuncular vardı, yüksekten düşenleri, doğrularından şaşanları, dünyası altüst olanları, imkânsız aşkları ve türlü türlü entrikayı izlemeyi severdim ama bütün bunlar da yerli dizi evreninde az bulunur şeyler değil. Bununla birlikte, Nedim'in gün geçtikçe iyileşmesini ve buna paralel olarak hikâyedeki etkisinin büyümesini, gençler arasındaki aşk çokgenlerinin şekillenmesini, Şeniz'in yanlışlarıyla, Seher'in de doğrularıyla sınanmasını izlemek keyifliydi, dizinin genelini ağır ve sıkıcı bulsam da. Bu ağırlık nedeniyle de ekranı tek gözümle takip ettim, elimi oyalayacak başka işlere katık ettim diziyi birkaç bölüm öncesine kadar. Zalim İstanbul'da beni kendine çekenin ne olduğunu bulduğum anda ise izlemek için özel zaman ayırdığım, gözümü ayırmadan takip ettiğim bir diziye dönüştü.
 
Dönüm noktası, benim için, Cenk'in Cemre'ye fena halde âşık olduğunu ve Ceren'le yaşadıkları yüzünden de Cemre'ye 'kavuşmasının' mümkün olmadığını fark ettiği zamana denk geliyor. Çünkü televizyon ekranında izlemeyi en çok sevdiğim şey imkânsız aşklardır ve uzun zamandır bu derece imkânsızını izlememiştim. Ne Hatırla Sevgili'nin unutulmaz Necdet Aygün'ü, ne Fazilet Hanım ve Kızları'nın muhteşem Yağız Egemen'i, ne Leyla ile Mecnun, ne Hırsız Polis, ne de Bihter ve Behlül. Yanlış anlaşılmasın, niyetim Zalim İstanbul'u bu dizilerle kıyaslamak değil, asla değil. Sadece, Cenk'in imkânsızlığının bütün bunlardan çok daha gerçek ve çaresiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü bütün hepsinin aile bağları ve mevcut ilişkilerinden kaynaklanan çok ciddi meseleleri vardı, ama bana kalırsa hepsi zamanla aşılabilecek engeller, üstesinden gelinebilecek zorluklardı. Cenk Karaçay ise imkânsızı yaşıyor.
 
Son bölümde Agâh'ın da söylediği gibi Cenk, önce bütün kızlara yazılma alışkanlığıyla, sonra da annesine ve babasına inat olsun diye yaklaşmaya çalıştı Cemre'ye. Fakat sonra, nasıl olduğunu bile anlamadan ateşe düştü. Bu ilerleyişte hoşuma giden şey, Cemre'nin Cenk'le onun istediği gibi ilgilenmemesine rağmen onu tamamen yok saymaması oldu. Yani Cemre Cenk'le sevgili olmaz veya takılmazdı, ama yine de onu tanımaya, anlamaya ve iyileştirmeye çalışmaktan geri durmadı. Cenk'i ilk etkileyen şey de bu oldu.
 
5e2f429a-a48b-4d17-b0d9-b84e0e2e7d11.jpg

Bütün kadınlarla aynı şekilde ilişki kurmuş, arkadaşlığı, dostluğu, paylaşmayı bilmeyen, bunlar olmayınca ancak ve ancak inatlaşabilen, çünkü annesiyle bile çıkarsız, hesapsız bir ilişki kuramamış bir Cenk Karaçay. Tam da bu sebeple bütün ilişkileri temelsiz ve sağlıksız. Cenk bütün bunların Nedim'i sakat bırakan o kaza yüzünden olduğunu sanıyor, ama bu doğru değil. Çünkü o kazanın sebebi de bu sağlıksız ilişki: Şeniz'in kendi günahlarını örtmek için ufacık çocuklarla geri dönüşü olmayan bir oyuna girmesi. Cenk şimdi her sıkıştığında yeniden annesinin küçük oğlu olmaya çalışıyor, annesinden başka kimsesi olmadığını sanıyor ama gerçeği öğrendiğinde kimsesizliği aşkından daha çok acıtacak onu.
 
Cemre'nin üzerinde evin büyük çocuğu olmanın ağırlığı ve olgunluğu var, omuzlarına zamansız yerleşmiş. İçinde yaşadığı koşullara düşman olmamış, gocunmamış ve kendini kurtarmanın yolunu bulmuş. Okumuş, kendi bulmuş, kendi ayakları üzerinde durmayı, ardından ailesini de sırtlanmayı becermiş, Ceren'e ve babaannesine rağmen. Ve bütün bunları yaparken kendi içine, kalbine hiç bakmamış, sevmek nedir bilmemiş, görmemiş, sorgulamamış.
 
Seher'e haksızlık etmek istemiyorum, onun herkesi kucaklayabilecek kocaman bir kalbi var. Ama sorun o kalbin kocamanlığı belki de. Her şeyi içine alınca, içindekilerin ağırlığı, kıymeti hissedilmez olmuş. Kardeşleri birbirinden koruyayım derken onlar arasındaki çekişmenin büyümesine sebep olmuş. İşte bütün bunlar şimdi patlak veriyor, Cemre de Ceren de haksızlığa uğradıklarını, Seher'in evlat ayırdığını iddia ediyor ve ikisi de haksız değil.

kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping