db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Afili Aşk: Kötü kız olmak ya da olmamak… Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Afili Aşk: Kötü kız olmak ya da olmamak…
#1
87ee3d14-9b56-41f4-8971-d49700503c32.jpg
İyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere…" diyordu çocukluğumuzun Çıtır Kızlar'ı. En fazla o şarkıdaki kadar bir kötülükten söz ediyoruz, fazlası değil. Ateş olsa cürmü kadar yer yakabilecek olan Ayşe'nin apar topar akıl edip, daha doğrusu (ve bence daha güzeli), Kerem'in aklına uyup aniden kötü kız oluşunu izledik ilk bölümde. Bana sorarsanız bu kadar kötülük herkese lazım; çünkü ilk bölüm boyunca gördük, gerçekte olduğu gibi Afili Aşk evreninde de hayat adil değil, iyiler hep eziliyor ve mutluluk kötülere kalıyor.
 
Ha, hemen şuracığa şerh düşeyim, Ayşe'nin, ailesinin baskısından kurtulmak için doğru düzgün tanımadığı biriyle apar topar evlenmeyi seçmesini gerçekte olsa onaylamazdım elbette, ama yerli diziler evreninde aşk oyunlarına, sahte evliliklere, formalitelere vesaire hiiiiç itirazım yok, bu sıralar dizilerimiz bunlardan geçilmese de. Yeter ki hikâye hem çiftlerimize hem de aşka adil yaklaşsın ve de hepimiz birden çoooook eğlenelim!
 
Yaz dizileri arasında en çok Afili Aşk için yükseltmiştim beklentimi. Kadro şahane, tanıtımlar da çok güzel geldi ama yalan yok, beklentiyi yükseltmemin sebebi Çağlar Ertuğrul'dan başkası değil. Fazilet Hanım ve Kızları'nın şahanesi Yağız Egemen'den sonra onun komedide nasıl duracağını merak ediyordum. Bana Masal Anlatma ve Ailecek Şaşkınız filmlerinde bunun ipuçlarını görmüş ve heveslenmiştim zaten, yalnız olmadığımı da biliyorum. Ayrıca Çağlar'ın oyunculuktaki hedefini yüksek tuttuğunu, kendini aşmak için çabaladığını ve gelecek rolleri buna göre değerlendirdiğini de biliyoruz. Sosyal medyadaki takipçileri olarak gülmeyi ve güldürmeyi ne kadar sevdiğini ve bunların ona ne kadar yakıştığını da biliyoruz. E daha ne olsun? Dahası, Kerem Yiğiter'in o alışık olduğumuz romantik komedi esas oğlanlarından farklı olması, yalnızca göz süzüp poz kesmemesi, aksiyonun içinde, gülen ve güldüren bir karakter olması. Açıkçası bölümün hikâyesi ve akış biçimi beklentimi tam olarak karşılamadı ama tahminimden çok daha fazla güldüm ve güldüğüm sahnelerin çoğunda da Kerem vardı. Şikayetim yok!
 
Yaz dizilerinin (Ekip, "Yaz dizisi değil bu," diyor, biliyorum ama kusura bakmayın, ben böyle demeye devam edeceğim) ilk bölüm handikapı şu: Çıkış noktalarını, iyi bildiğimiz, çok tanıdık hikâyelerden aldıkları için neyi izleyeceğimize dair soruyu yanıtlayana kadar ağır ve sıkıcı gelebiliyor sahneler. Afili Aşk'ta da çok farklı değildi bu durum. Özellikle Özkayalı ailesinin (esas kızın soyadını "Yılmaz" koymadığınız için teşekkürler^^) evinde geçen sahnelerde fazlaca sıkıldım maalesef.
 
Kısaca özetleyecek olursam bu bir zengin oğlan-fakir kız hikâyesi ve bu klişenin aklınıza getirebileceği her şey mevcut burada. Ama sadece başlangıçta. Kızımız Ayşe, biri baskıcı, biri çıkarcı iki abi ve etkisiz bir anne ile büyümüş. Şehir dışını kazandığı için üniversiteye gönderilmemiş, ancak rahmetli babasının asker arkadaşının konfeksiyon atölyesinde çalışmasına izin verilmiş, iyi kalpli, iyi niyetli, ezilmiş bir kız. Kendisine kalın çizgilerle çizilen sınıra hiç itiraz etmemiş, ailesinin istediği gibi yaşamaya çalışarak gelmiş bugüne. Ailesinin henüz haberdar olmadığı bir ilişkisi var ama onu da ailesinin istediği paket içinde sunmayı hayal etmiş içten içe, yani nedir, çiçek çikolata alınır, aileden istemeye gelinir falan... Ailesinin çizdiği sınırlar içinde yaşadığındandır ki hayatı öğrenememiş, arkadaş seçmeyi de, sevgili seçmeyi de becerememiş.
 
Oğlumuz Kerem ise zengin, şımarık, çapkın ve işlerle ilgilenmeyen bir tip, her akşam eğlencede, her gece başka birinin yatağında... Annesi bekler ki Kerem şöyle cemiyetten biriyle "şık" bir evlilik yapsın, babası bekler ki Kerem şirkete gelsin, işlerle ilgilensin... İlk bölüm gözlemim, iki karakterin en önemli ortak özelliğinin bu olması, ama oraya sonra geleceğiz. Kerem'in tek gecelik ilişkilerinden biri önce bütün ailenin ve basının gözleri önünde olay çıkarır, ardından intihar girişiminde bulunur. Kerem o gece çok korkar ve hastane koridorunda kendi kendine söz verir: bundan sonra bu hayata bir son verecek, babasının istediği düzgün adam olacak, uçana kaçana yürümeyecektir.
 
Ailesinin zorla evlendirmek istediği Ayşe, görücülerin geldiği akşam evi terk edip arkadaşı Gonca'nın evine gider ve orada 'en yakın arkadaşım' dediği Gonca'yı sevgilisi Berk ile basar. Gidecek yeri kalmadığını düşünen Ayşe kendini atölyede bulur, en azından geceyi güvenli bir yerde geçirebilmek için. Beni gerçekten şaşırtan Kerem ise çalışmak için atölyeye gider o akşam. Ayşe'nin Kerem'in babasının atölyesinde çalıştığını söylememiştim ama tahmin etmemiş olamazsınız, yapmayın!^^
 
Atölyede karşılaşan ikili bu noktada güzel güzel sohbet ederler. Kerem çapkınlık alışkanlıklarından, Ayşe de atarlı tarafından sıyrılınca kendiliğinden akıverir sahne, Ayşe anlatır, anlattıkça rahatlar, Kerem onu anlar, sakinleştirir, akıl verir.  Zaten, özellikle de her şey ters giderken, böyle hiç tanımadığı birine içini dökmek ister insan. Ayşe'nin o gardını indirmiş halini de, Kerem'in sözünü tutup Ayşe'ye yürümemesini de çok sevdim. Ne yalan söyleyeyim, bundan önceki partnerlerini Çağlar Ertuğrul'a yakıştırmakta zorlanmıştım, oysa Burcu Özberk'in adını duyduğum anda fikre ısınmış, setten gelen ilk fotoğrafta da emin olmuştum onları yan yana seveceğimden. İşte bu yükselişi en çok bu sohbet sahnesinde hissettim, bence bizi güzel günler bekliyor…

56235cc5-1887-4083-a7ad-91c23704b1b2.jpg
Kerem, kalk yerine yat!
 
Burcu Özberk'i Güneşin Kızları'ndan beri beğeniyorum, ekranda görmek istediğim az sayıda genç kadın oyuncudan biri o. Ama iki sahnede özellikle gözüme battığını, beklentimin altında kaldığını söylemek zorundayım. Biri, evlenmek istemediği için evde annesine ağladığı sahne, oradaki oyunculuğundan koşarak kaçmak istedim, orada Ayşe için üzülmem gerekiyordu ama ben duyguya kesinlikle giremedim. İkincisi ise son sahne, bir anda 'kötü kız olmak ya da olmamak' kararını veren Ayşe'nin o pencereden aşağı daha kendinden emin bir ses ve duruşla konuşmasını isterdim. Bu sahnenin yeterince yükselememesinde yazılan repliklerin de payı var bence, çünkü karakterlerin gerilimini, bizimse merakımızı adım adım yükseltmesi gereken replikler o kadar zayıf ve birbirine benziyordu ki, sahne o tepe noktasına Ayşe konuşurken değil, Kerem bayılırken ulaşabildi ancak. Bu iki sahne Burcu Özberk'in nazar boncuğu olsun ve bundan sonraki bölümler o kadar iyi olsun ki bunları unutalım gitsin.
 
Bu sahneler dışında gözüme batan tek kişi Nazmiye. Hem karakterin nerede durduğunu anlayamadım, kocasına bir gaz verip bir durdurmaya çalışması çok tuhaftı, Ayşe ile derdi nedir çözemedim, hem de ilk kez izlediğim Beril Pozam'a gözüm bir türlü alışamadı, onu role oturtamadım. Aynı derecede anlamadığım diğer karakter de Asena Tuğal'ın canlandırdığı Hülya. Bu iki yenge bizi çok uğraştıracak gibi. Bir de, Gonca ve Berk'in bundan sonra bu hikâyeye nasıl katkıları olacak hiç anlayamadım, umarım bunun makul bir yanıtı vardır ilerleyen bölümlerde.
 
Bir de fikrimi paylaşayım sizinle: Bölümün sonunda iki ailenin atölyenin önünde karşılaştığı sahnede, Ayşe ve Kerem'in abilerinin rolleri değiştiğini hayal ettim. Taner Rumeli pasif, işlevsiz Samet'i, Ozan Dağgez de dediğim dedik Rıza'yı oynasaydı güzel bir ters köşe olurdu diye düşündüm. Siz ne dersiniz?
 
Kısacası, yukarıda da dediğim gibi, ilk bölüm iyi bildiğimiz bir hikâye anlattı bize, bundan sonra farklılaşırsa kendi yolunu çizebilir, bize de keyfini çıkarmak kalır. İkinci bölüm fragmanı da bize bunu vaat ediyor zaten.
 
Ben dizi yorumlamayı çok özlemişim, bu hikâyenin de sürekli takipçisi olmaya niyetliyim. Her şey yolunda giderse her hafta ekran başında olurum, bakarsınız yorumlamaya, dert yanmaya ya da izlerken gözlerimden çıkan kalpleri paylaşmaya da gelirim ara sıra.^^
 
Hepimizin yolu açık olsun, iyi seyirler…
yazan: Funda Sarıcı
ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping