b][i]Türkiye turizminde birkaç yıldır yaşanan
gelişmeler dolayısıyla bazı sorunlar pek göze çarpmıyordu. Son bir yılda
yaşanan birtakım olaylar üst üste gelince dış turizm talebinde kriz
kapıya dayanmış görünüyor. Berlin’den gelen bilgiler de gelişmeleri
teyit ediyor!..[/i]
[b][i]Turizm sektöründe çıkış yolları aranıyor. Pek çok çare öneren var.[/i][/b]
[b][i]Turizmde krizli dönemlerin aşılmasında
ülkemizde başta gelen çıkış aktör, iç turizmdir. Hikayesi 1960’lı
yıllarda başlasa bile, çağdaş iç turizmin gelişmeye başlaması 1991
yılının turizm sezonuna nasip olmuştur! 1960-1990 yılları arasında
ikinci konutlara dönük yaşanan iç turizm, 1991’de bazı faktörlerin de
yardımıyla, tabir-i caiz ise, “keşfedilmiştir!”[/i][/b]
[b][i]Birinci Körfez Savaşı’yla birlikte
Türkiye’nin turizm ülkesi olmasını savunanların işkembeden attıklarını
çok iyi ve bir o kadar da acı öğrendik! Turizmle ilgili herkes öğrendi.
Anımsatalım, 1985’lerde dönemin bazı ileri gelenleri; “Türkiye’de turizm
dışında hiçbir şeye yatırım yapılmasın. Turizm ülkesi olalım, yeter”
diye yeri göğü inletmişlerdi. Hani işler de fena değildi o dönemde!
Talep yüksekti, gelenler paralı insanlardı. Balayı Dönemi idi Türkiye
turizmi için! Ta ki 1990 yılının Ağustos ayına kadar!..[/i][/b]
[b][i]Hayallerin 1991 yılında yıkılmasıyla birlikte
bugünkü kadar olmasa bile, arayışlar başlamıştı. Bugün olduğu gibi o
günlerde de bir çözüm bulunmuştu: İç turizm.. 1991 yılının Nisan ayında
Türkiye turizm sektörü iç turizmi keşfetti! Yazlıklarına gitmekten bıkan
kuşaklar da yapılan davete hemen icazet ettiler.[/i][/b]
[b][i]Daha bir yıl öncesinde yörelerinde ve
tesislerinde Türkiyeli müşteri istemeyen ülkemizin bazı turizm
bölgelerinin yöneticileri, Körfez Savaşı ile birlikte “yüz seksen
derece” dönüşle, kendi insanlarını keşfettiler!..[/i][/b]
[b][i]1991 yılının Nisan ayından itibaren iç
turizme dönük reklamlar birden bire gazetelerde yer almaya başladı. O
yılın turizm sezonu, neredeyse iç turizme ağırlıklı geçirildi. O güne
kadar hiç rastlanmayan yerli turiste yönelik pazarlama çabaları birden
bire artmaya başladı.[/i][/b]
[b][i]Sonrasında da aldı başını gitti..[/i][/b]
[b][i]Türk insanı önce ülkesinin önemli turizm
merkezlerini tercih etti. Sonrasında, her Türk vatandaşı gibi fırsatını
bulunca tatili için kapağı yurtdışına attı!.. Bunların sayısı önce yüz
binler ile ifade edilirken şimdilerde bu rakamın 8,5 milyona çıktığı
anlaşıldı.[/i][/b]
[b][i]Derken, bu yıl işler iyi gitmemeye başladı.
Akıllara tekrar iç turizm geldi. Kriz dönemlerinde de olsa iç turizmin
anımsanması veya teşvik edilmesi iyi bir şey de.. Niye başka zamanlar da
iç turizmin akla gelmediği kritik bir soru. Hele turizm gibi her türlü
küresel gelişmeye son derece duyarlı bir sektörde, işler iyi gidince iç
turizmin unutulması kadar yanlış bir uygulama olamazdı.[/i][/b]
[b][i]Umarız bu son olur..[/i][/b]
[b][i]Umarız, iç turizm, dış turizmin alternatifi değil destekçisi olduğu bundan böyle akıllardan çıkarılmaz[/i][/b]
alıntıdır
gelişmeler dolayısıyla bazı sorunlar pek göze çarpmıyordu. Son bir yılda
yaşanan birtakım olaylar üst üste gelince dış turizm talebinde kriz
kapıya dayanmış görünüyor. Berlin’den gelen bilgiler de gelişmeleri
teyit ediyor!..[/i]
[b][i]Turizm sektöründe çıkış yolları aranıyor. Pek çok çare öneren var.[/i][/b]
[b][i]Turizmde krizli dönemlerin aşılmasında
ülkemizde başta gelen çıkış aktör, iç turizmdir. Hikayesi 1960’lı
yıllarda başlasa bile, çağdaş iç turizmin gelişmeye başlaması 1991
yılının turizm sezonuna nasip olmuştur! 1960-1990 yılları arasında
ikinci konutlara dönük yaşanan iç turizm, 1991’de bazı faktörlerin de
yardımıyla, tabir-i caiz ise, “keşfedilmiştir!”[/i][/b]
[b][i]Birinci Körfez Savaşı’yla birlikte
Türkiye’nin turizm ülkesi olmasını savunanların işkembeden attıklarını
çok iyi ve bir o kadar da acı öğrendik! Turizmle ilgili herkes öğrendi.
Anımsatalım, 1985’lerde dönemin bazı ileri gelenleri; “Türkiye’de turizm
dışında hiçbir şeye yatırım yapılmasın. Turizm ülkesi olalım, yeter”
diye yeri göğü inletmişlerdi. Hani işler de fena değildi o dönemde!
Talep yüksekti, gelenler paralı insanlardı. Balayı Dönemi idi Türkiye
turizmi için! Ta ki 1990 yılının Ağustos ayına kadar!..[/i][/b]
[b][i]Hayallerin 1991 yılında yıkılmasıyla birlikte
bugünkü kadar olmasa bile, arayışlar başlamıştı. Bugün olduğu gibi o
günlerde de bir çözüm bulunmuştu: İç turizm.. 1991 yılının Nisan ayında
Türkiye turizm sektörü iç turizmi keşfetti! Yazlıklarına gitmekten bıkan
kuşaklar da yapılan davete hemen icazet ettiler.[/i][/b]
[b][i]Daha bir yıl öncesinde yörelerinde ve
tesislerinde Türkiyeli müşteri istemeyen ülkemizin bazı turizm
bölgelerinin yöneticileri, Körfez Savaşı ile birlikte “yüz seksen
derece” dönüşle, kendi insanlarını keşfettiler!..[/i][/b]
[b][i]1991 yılının Nisan ayından itibaren iç
turizme dönük reklamlar birden bire gazetelerde yer almaya başladı. O
yılın turizm sezonu, neredeyse iç turizme ağırlıklı geçirildi. O güne
kadar hiç rastlanmayan yerli turiste yönelik pazarlama çabaları birden
bire artmaya başladı.[/i][/b]
[b][i]Sonrasında da aldı başını gitti..[/i][/b]
[b][i]Türk insanı önce ülkesinin önemli turizm
merkezlerini tercih etti. Sonrasında, her Türk vatandaşı gibi fırsatını
bulunca tatili için kapağı yurtdışına attı!.. Bunların sayısı önce yüz
binler ile ifade edilirken şimdilerde bu rakamın 8,5 milyona çıktığı
anlaşıldı.[/i][/b]
[b][i]Derken, bu yıl işler iyi gitmemeye başladı.
Akıllara tekrar iç turizm geldi. Kriz dönemlerinde de olsa iç turizmin
anımsanması veya teşvik edilmesi iyi bir şey de.. Niye başka zamanlar da
iç turizmin akla gelmediği kritik bir soru. Hele turizm gibi her türlü
küresel gelişmeye son derece duyarlı bir sektörde, işler iyi gidince iç
turizmin unutulması kadar yanlış bir uygulama olamazdı.[/i][/b]
[b][i]Umarız bu son olur..[/i][/b]
[b][i]Umarız, iç turizm, dış turizmin alternatifi değil destekçisi olduğu bundan böyle akıllardan çıkarılmaz[/i][/b]
alıntıdır

