db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Fazilet Hanım ve Kızları: Eller günahkâr, diller günahkâr... Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Fazilet Hanım ve Kızları: Eller günahkâr, diller günahkâr...
#1
22c21eb8-d34c-476e-9b76-7e2dec2efee1.jpg
Eller günahkâr, diller günahkâr... Masum değiliz hiçbirimiz...

Ne güzel demiş sevgili Sezen Aksu....

Bazen öfke, bazen nefret, birilerini korumak adına yapmaya çalıştığımız bir iyilik ve de aşk, en büyük günahları ve acıları beraberinde getirir. Gün gelir hepimiz günah çemberi ile çevreleniriz ve unutmamalıyız ki masum değiliz hiçbirimiz.

Fazilet Hanım ve Kızları 
tüm bunları irdeleyen bir senaryo ile karşımızda. ‘Aşkla doğan masumiyeti, yine aşkla yok olan masumiyeti, ön yargıyı, öfkeyi, nefreti her yönü ile ele alıyor.

Şöyle ki; doğrucu Davut Hazan, mükemmeliyetçi Yağız ve serseri ‘bundan ne köy olur ne de kasaba’ dediğimiz Sinan. Kurgu ilerledikçe roller değişiyor. Hazan bir taraftan iyilik yaptığını düşünerek Kerime Hanım’ın sırrına ortak olurken, diğer taraftan kendini Sinan’a ispatlamak adına açtığı savaşta, iki kardeşi, Habil ve Kabil hesabı yerle yeksan edeceğinin farkında değil. Sinan’ı paramparça ederken, Yağız’ı bu uğurda harcarken, kendi sonunu da hazırladığını anladığında çok geç olacak olabilir. Yağız’ı ‘kardeşinin sevdiği kadına aşık adam’ sıfatının çaresizliği ile baş başa bıraktığını fark ettiğinde ne döneceği bir Sinan ne de el uzatabileceği bir Yağız olacak mı bilemiyorum. Sinan’ı ve Yağız’ı böldükçe en çok kendisi parçalanacak gibi. Otel odası mevzusu ile başlattığı savaşta ‘Yalancı ve suçlu’ ilan ettiği Sinan şimdi masum ve haklı... Yağız ‘Aşk iradeni de zorlamalı’ derken, aşkın karşısında iradesiz ve Hazan en büyük günahın ortasında. Bu ne yaman çelişki demeden geçemiyorum. Sevgili senaristin kaleminin aktığı yönü hiç tasvip etmesem de ‘Ön yargı’ konusundaki ters köşe gidişatı merakla izliyorum.

Demek ki neymiş, Sinan’ın öyle vurdumduymaz göründüğüne aldanmamak gerekirmiş. Can yakacağı, aşkı harcayacağı düşünülen adam, hayatta en sevdiği iki insan tarafından harcanabilirmiş. Demek ki altın çocuklar da mükemmeliyetçilik giysisini zorla giymiş, etten kemikten insanlarmış. Onların da duvarları yıkılabilirmiş. En büyük günahları işleyebilirler, kardeşlerinin sevdiği kadına âşık olabilirlermiş.
 
Ve Hazan! Aşk hiç de kolay değilmiş. Öyle spor salonunun bir köşesinden ‘seviyorum’ demekle olmuyormuş. Aşk emekmiş, yeri geldiğinde, gerekirse kendini ezip geçmekmiş. Öyle kuru kuruya sevgi sözcükleri yetmezmiş aşkı anlatmaya! Aşkı anlatırken sarf ettiğin o süslü heybetli cümlelere hakkını vermek gerekirmiş. Öfken aşkının önüne geçecek kadar kuvvetlenip volkan olursa, önce ve en çok seni yakarmış.

Evet Sinan hepimizi şaşırttı. Hepimize önyargılı olmamak adına çok güzel bir ders verdi. Aşkın Sinan’ı ne kadar mücadeleci ve savaşçı bir adama dönüştürdüğüne şahit olduk. Bambaşka bir Sinan’la tanıştık. Madalyonun diğer yüzünden herkesten daha naif bir Sinan yansıdı. Ailesine olan sevgisini, kız kardeşine sahip çıkarken aslında ne kadar vefa ve merhametle sarmalanmış bir yüreği olduğunu görmüş olduk. O kalabalık adamın yalın halini, isyan meşalesini herkesten önce ateşe veren, acısını bağıra çağıra, kıra döke yaşayan Sinan’ın bir dokunuşa teslim olmaya hazır çaresizliğini gördük. Aşk kalbine sığamadı, dilden, sözlerden öteye taştı. Aşk Sinan’ın gözleri, tereddüt eden elleri, beden dili oldu. Hazan’ın ellerine dokunamadı tereddüt etti... Bir insanın yaşayabileceği en kötü kâbusun içinde buldu kendini. Biri Yağız diğeri Hazan derken bin parçaya bölündü. Üç kelimeyi çare buldu yüreğine; ‘O senin kardeşin’ dedi, sustu.
  
‘BENCE ARTIK SEN DE HERKES GİBİSİN...’

Peki tüm bunlar yaşanırken Hazan neredeydi? Hazan arafta. Ne gidebilmiş ne de kalabilmiş. Hazan kendisini ispatlama derdinde! Hazan Kerime Hanım’ın, Ece’nin sırrına ortak! Sinan’ı yalancılıkla suçlarken en büyük yalanların bizzat ortağı olmuş.

İlk sezonda Ece’yi Yağız Bey değil de ‘Yağız’ dediği için yerden yere vuran kız gitmiş, Yağız’ın resimlerini biriktirmesinin normal karşılamasını bekleyecek kadar egoist bir Hazan gelmiş. İşte tam da bu noktada Kerime Hanım’ın sorusunu tüm kalbimle soruyorum ‘Hazan sen aşk nedir bilir misin?’  O bir paragrafa sığdıramadığın, hepimizi nefessiz bırakan aşk tasvirin bu mudur söyler misin? Sözlerin davranışlarında hayat bulmayınca hepsi kifayetsiz önce bunu öğrenmelisin.

Bencilsin Hazan! Yağız’ın omzunda ağlarken ‘Bana ne yaptı gördün mü?’ derken hiç olmadığın kadar bencilsin. Lügatinden ‘Ben’i çıkaramadığın için, ‘Biz’ demeyi ‘Bize ne yaptı gördün mü?’ demeyi öğrenemediğin için bencilsin. Kerime Hanım’ın sırrına ortak olayım derken, onun tüm uyarılarına rağmen, iki gün önce, bahçede Yağız’a aşk edebiyatı yapan kız sen değilmişçesine, aşkı hafife aldığın için, Sinan ve Yağız’ı bile bile ateşe attığın, gece ile gündüzü, güneş ile ayı birbirine küstürdüğün için ve en çok da haksız öfkene yenik düştüğün için, sevgili Nazım Hikmet’in dediği gibi ‘‘BENCE ARTIK SEN DE HERKES GİBİSİN’Hazan.
 
Gelelim Hazan ve Sinan izleyicilerine; Hazan ve Sinan izleyicileri, kurgu gereği bambaşka bir insana dönüşen Hazan’ı benimseyebilirler mi pek sanmıyorum.

Yedi yaşında çalışmaya başlayan, tek başına tesisat tamiri yapan, kimseden yardım istemeden kendi ayakları üstünde durabilen Hazan’ın saçına böcek kondu diye kıyamet koparan, kendi ayağına buz koymaktan aciz Hazan’a dönüşümü izleyicilere gerçekçi gelmedi.

Hazan ve Sinan izleyicileri fabrika ayarları ile oynanan Hazan’ı affeder mi bilemem fakat Sinan’ın, sahilde saçlarına dokunduğu anda yanakları kızaran, ürkek, masum, öz-hakiki Hazan’ı unutmayacaklarından eminim.
 
Masumiyetinizi kaybetmeyeceğiniz yollardan geçmenizi dilerim.
Yağmur
alıntıdır
kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping