db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

“Avcunda seni tutup beni öyle avladı, bu şehir!” Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
“Avcunda seni tutup beni öyle avladı, bu şehir!”
#1
8d4418b3-7445-455c-82c7-045f6cf3f179.jpg
Bu Şehir Arkandan Gelecek’te bu bölüm, yavaşça hikâyenin derinine sokulmaya başladık. Bir yanda Rauf Anne’den emanetini teslim alan Şahin, diğer yanda adım atmak istemediği İstanbul’da sıkışıp kalan Ali ve diğer köşede ailesiyle ipleri koparmaya kesin kararlı Derin’le üçgeni tamamladık. Geçen bölüm, görmeyi merakla beklediğim Defne Kayalar da bu bölüm çıkageldi, ekrana neyse ki.
 
Geçmişiyle, geleceğinin bedelini baştan ödemiş görünen Şahin’e hayat sadece bir oğul değil sanırım bir de aşk sunacak. Her ne kadar ekonomik sıkıntı belini bükse de her ne kadar oğluna henüz “oğlum” diyemese de ve her ne kadar oğlu, onu kaçtığı geçmişinin kıyısına götürse de yine de yükselişe geçen bir hayat eğrisi bekliyor gibi onu.
 
Bu hafta, girişte serpiştirilen ekmek kırıntılarını toplayıp bizi ana hikâyeye götürecek kapıları aralama bölümüydü. Son sahneyle de ana çatışmanın ilk büyük düğümü atıldı. Kendi kararlarına isyan eden prenses kızının peşindeki Tekin; hiç beklemediği bir anda sadece kızını değil, karanlık yanlarına açılan yolun başında buldu, kendini.
 
Şahin’in hayatında ibre nasıl yukarıya döndüyse Tekin’in her detayı planlanmış mükemmel dünyasında da aksine çatlaklar başladı. O güne dek üzerinde yüzde yüz hâkimiyet kurduğunu düşündüğü kızı, hizadan çıktı; çoktan kapayıp geçtiği bir eski defter aralandı. En az onun kadar hırslı ve onun kadar karanlık damadı Yiğit’in de onun arkasından iş çevirmekte olduğunu biz biliyoruz, Tekin’in de öğrenmesi yakındır. Özetle Şahin’in tersine Tekin için inişin başladığını söylemek mümkün. Elbette, onun kadar hırslı ve kuralsız bir adamın bu iniş karşısında giderek yoldan çıkacağını tahmin etmek de güç değil. Asıl hareketlilik de bu noktadan sonra başlayacak tabii.
 
c0c6b948-37cb-4468-bd32-bc5ea9a3a6d2.jpgYüreğim hep sana çekiyor, aklım seni öteye iterken
 
İkinci bölüm, bana ana çatışmanın ilk düğümünü vermekle birlikte karakterlerin de ince hatlarını çizdirmeye başladı. Geçen bölüm Ali için “Kendi dünyasında mutlu biri, o!” demiştim. “Bu kadar yalanın içinde yaşamak istemiyorum, ben.” deyişiyle birlikte bu kanım biraz daha güçlendi. Her ne kadar şu an seçtiği bir yerde, alıştığı çevreyle yaşamıyorsa da “İstanbul’da sıkışıp kaldım.” diye sızlanıyorsa da yine de annesini yitirdiği bu şehir, onu düşündüğüm kadar sarsmadı. Görülen o ki çocukluk travmasına karşın sakin ve huzurlu bir yapısı var Ali’nin. Karşılaştığı yeni durumlara anlık tepkilerle cevap vermiyor, derinine sorgulamıyor sadece algılamaya uğraşıyor. İlk bölümde de Rauf Anne’nin onu İstanbul’da karaya çıkarması üzerinde pek durmamıştı, bu bölümde de yine onun oyunuyla İstanbul’da kalmış olmaya pek takılmadı.

Dikkatimi geçen bölümden beri çeken bir diğer nokta da çok iyi olduğunu düşündüğü boksu silah olarak kullanmayışı… Onu bir spor olarak düşündüğünden midir yoksa daha derin bir nedeni mi var şimdilik bilemiyorum ama mecbur kalmadıkça fiziksel mücadeleye girmiyor, girdiğinde de olabildiğince kontrollü davranıyor. Bu, bizde az rastlanılan spor anlayışından ileri geliyor olabilir ya da, tamamen sezgisel söylüyorum, kontrolünü yitirme endişesinden kaynaklanıyor da olabilir.
 
Şahin’in cinayet suçuyla hapse girdiğini öğrendiğinde “Adam öldürmenin hiçbir haklı sebebi olamaz!” tepkisinin keskinliği hayatı siyah ya da beyaz olarak algıladığını düşündürdü bana. Giderek grilerle tanışmak zorunda kalacak Ali, elbette. İşte bunu, o kontrolünü yitirme endişesiyle birleştiriyor ve acaba diyorum, kendi kırmızı çizgisini geçme durumunda kalacak mı? Çocukken yaşadığını saymazsak henüz büyük bir kayıp yaşamış gibi durmuyor Ali. Kendi sınırlarını yeniden gözden geçirmesi, doğrularını sorgulaması ve kayıplar yaşaması gerekiyor, kendi yaşam öğretisini tamamlayabilmesi için. 

d796b52c-1567-4384-981f-b845a34aa9cf.jpg
Derin’e gelince: O ilk bölümde boynundaki ipten kurtulma kararını vermişti zaten. Bu bölüm tanık olduğu konuşmalar ve anne- babasının tavrı onu daha net tepki göstermeye itti. Yine de onun da hayatı çok fazla tanıdığını düşünmüyorum. Şimdiye dek; bir serada özel yetiştirilmiş, kirden ve kötülükten korunmuş, kendine benzer olmayanlardan uzak tutulmuş bir genç kız o. Nişanı atmasıyla gelişen durum haricinde güveni hiç zedelenmemiş. Belki de ondan bu kadar hızlı yol alabilmesi, bu kadar çabuk güven duyabilmesi insanlara. Derin’le empati yapmayı denedim, yaşadıklarını dikkate alıp. İlk düşündüğüm aynı konuşmaya ben de tanık olsam benzer tepkiyi verirdim. Ne olursa olsun o evden uzaklaşmak o an için en doğru tepkiydi. Basını atlatmak, yurtdışına çıkmış izlenimi vermekte öyle… Ama ben olsam hiç tanımadığım bir yabancıyı bulup onun da doğru dürüst bilmediği bir adamın evine yerleşir miydim? İşte orası şüpheli... Oysa Derin, en ufak kaygı duymadı bunu yaparken. Evet, akıllıcaydı. Babasının en son bulacağı yer Şahin’in yanı, doğru ama yine de insanlardan kötülük görmemiş birinin tavrı bu. Üstelik yanına gidebileceği bir Aslı varken ilk ihtimal olarak ona değil Ali’ye koşması içindeki sığınma isteğini düşündürdü bana. Nitekim “Seni bulunca güvende olacağımı düşündüm. “cümlesi de bu kanaatimi güçlendirdi. Derin, birileri tarafından kollanmaya, korunmaya alışık. Evet, zeki bir kız; evet, cesur adımlar atabiliyor; evet, zorda kalırsa kendi ayakları üzerinde de durabilir ama zorda kalırsa… İlk alternatifi kendi başının çaresine bakmak olmuyor. Ben bunun Ali’ye ilk görüşte âşık olmasıyla ilgisi olduğunu çok da düşünmüyorum. Gerçekten de Ali’nin yanında güvende olduğu, korunacağı duygusuydu onu Şahin’in evine götüren… Ali’ye karşı adlandırmak istemediği birtakım duyguları var elbette ama bunun henüz adının “AŞK” olduğunu sanmıyorum.

 

Ali; onun dünyasından, alışkın olduğu insanlardan değil kendi başına ayakta duran, hepsinden önemlisi didikleyip sıkıştırmadığı için huzur veren bir adam… Aralarındaki çekimi düşününce kısa sürede bu duygunun derinleşmesi elbette kaçınılmaz olacak.

 

01357391-478d-4ae4-92b0-16fb0cfef3ed.jpgMartıların kanat çırptığı bir sürü denizden seni bulmaya gelmişim…

 

Dizinin “kötü” kadrosunu oluşturanlardan Tekin’in art hikâyesinin izlerini geçen bölüm öğrenmiştik. Hırsı ve kuralsızlığına, istediğini almak için her yolu deneyeceğine de şahit olduk. Ancak Yiğit için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Yiğit’i “Küçük Tekin” yapan dürtü ne; işte, orası hâlâ meçhul. Umarım onun da Tekin gibi bir arka öyküsü vardır. “Nedensiz kötü” benim çok da anlayabildiğim bir şey değil, çünkü. Görünen o ki Yiğit, Derin’le benzer şartlarda yetişmiş bir genç; peki, onu Derin’den farklı kılan ve karanlık bölgeye geçiren ne? Sadece bir güçlü olma duygusu ise üzgünüm ama çok sığ kalacak. Ali Yörenç’in emeğine ve çabasına yazık olacak. Eğer onu anlamamı sağlayacak bir durum, kişi ya da travma çıkarsa ortaya seve seve kabullenmeye hazırım ama şu an için benim nazarımda “Haaa, bi’ de kötü nişanlı ekleyelim de burdan da bir iki çatışma elde ederiz.” figürü olarak duruyor ne yazık ki.

 

449b3b1d-8227-42a4-9f4e-17b1193e4089.jpgBen senin en iyi tanıdığın yabancıyım!...

 

Bu arada sözünü etmezsem olmaz. Ali ve Yiğit’in Derin’i bulmak için aynı eve gitmelerine ve evdeki “ağır abi” nin Yiğit’e “Derin yok, Haydar vercem!” deyişine bayıldımmmm… Çok boş ve sıradan bir sahne olabilecekken akıllıca bir detayla hoş bir komedi eklenmiş ve sahnenin boşluğu yok edilmiş. Yazanı da çekeni de oynayanları da tebrik ediyorum.

 

Bu sahnedeki hoşluğa ne kadar bayıldıysam Şahin’le Veysel’in annesi arasındaki gerilimin çözülüşünü de bir o kadar sevmedim. Belli ki Nesrin ve Şahin ilk kez karşılaşmıyorlar. Aynı mahallede yaşayan iki insan… Nesrin, Şahin’in geçmişini bildiğinden oğlunu ondan uzak tutmak istiyor. Buraya kadar normal… Nesrin’in oğluna “O adam, katil!” deyişinin Ali’nin durumu öğrenmesi için yazılmış olduğu da belli. Buna da itirazım yok. İyi de bu kadar tepkisel bir kadın; Şahin onunla konuşur konuşmaz niye hemen yelkenleri suya indirir, onu da geçtim Şahin’in safında yer alır ki? Madem bir defa konuşarak halledebiliyordu Şahin bunu, o konuşma niye önce yapılmadı? Diyeceksiniz ki bana “İyi işte, kendin söyledin olayı Ali’nin duyması lazımdı!” Tamam da madem sekans bunun için düzenlendi o zaman bir konuşmayla o kadın ikna olmayacak, üzgünüm. Bir süre Şahin’den haz etmeyecek, oğlunu engelleyecek hatta belki Derin’i uyaracak, Şahin hakkında. Tamam, belli aralarında bir şeyler olacak, onu da anladım. İşte tam da burayı yavaş yavaş açmak lazım… Şahin’le bir süre sürtüşür, sonra öyle bir şey olur ki Şahin’e haksızlık ettiğini anlar, pişman olur ve Şahin’le arası düzelir. Bu hâliyle “Ali, Şahin’in katil olduğunu öğrensin. Tamam öğrendi mi hah o zaman Nesrin’le Şahin’in arasını toparlayalım ki oradan yürüyebilelim.” havası oluştu ve çok hoş olabilecek bir yan çatışma harcandı gitti. Bir bölümde bunu toparlama acelesi neydi, bilemedim doğrusu.

 

Bu bölüm, şimdilik, anlamlandıramadığım bir de replik vardı: Rauf Anne’nin Ali’yi Şahin’in yanına dönmesi için ikna ederken söylediği “O adam herkesin umudu.” cümlesine takıldım. Eğer ben öküz altında buzağı aramıyorsam, çok ince eleyip sıkı dokumuyorsam o replik bir yere gönderme yapıyordu. “O adam senin umudun” ya da “bizim umudumuz” dese takılmayacaktım ama “herkesin umudu” sözü fazla iddialı. Eğer gerçekten kuruntu yapmıyorsam ve o replikte bir gönderme varsa o zaman Şahin Vargı, bütün kilitlerin anahtarı demektir.



İlk bölüm “Oyuncular içinde gözümü rahatsız eden olmadı.” demiştim. Bu fikrim hâlâ geçerli. Defne Kayalar da aynı yargı içinde yerini aldı, bende. Üstelik Şahin’le iyi bir uyum yakalayacakları da belli… Kerem Bursin’i bu bölüm daha iyi buldum, karakter oturdukça daha da açılacak belli ki. Leyla Lydia Tuğutlu, Derin’e çok yakıştı; sıcak havası itici olabilecek “zengin prenses” imajını yok ediyor. Sadece bazı jestlerin biraz törpülenmesi ve doğallaştırılması gerek diye düşünüyorum. Derin kimliği oturdukça mimik ve jestlerin de Derin’leşeceğine inanıyorum.

 

Üçüncü bölüm tanıtımını henüz izlemedim. Bilenler bilir, etkilenmemek adına fragmanı izlemeden yazmaya koyuluyorum. Final sahnesinden sonra tahminim bazı taşların yerlerine daha sağlam oturacağı ve Tekin’in ilk başarısızlığını yaşamaya başlayacağı yönünde. Bekleyip göreceğiz, bakalım.


Bütün ekibin emeklerine sağlık diyorum, reytingi bol olsun….
kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping