db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Yekpare, geniş bir anın parçalanmaz akışında... Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Yekpare, geniş bir anın parçalanmaz akışında...
#1
7d2978d6-5912-4ce4-a97a-6713b5514404.jpg
Gerçekten yaşamak için, önce birkaç kez ölmen lazım” der Bukowski. “Sevdiğin şeyi bul, ve onun seni öldürmesine izin ver” de diyecektir sonrasında. Kulağımızı, bize makul gelenden bir tık daha fazla tırmalayarak bağlar yazar, ölümle yaşamı. Ama yaşamakla ölmek en az bu kadar trajik biçimde bağlıdır birbirine. Ciğerlerimize dolan her bir nefes hayata nasıl incecik bir pamuk ipliğiyle bağlıysa; ruhumuz da aldığı her bir yeni solukta içeriden bir parçasını bırakır dışarıya.     

Aşk kemiklerimi kırıyor, bense gülüyorum.” Aslında bunu da Bukowski diyor, ama ben Defne’ye daha çok yakıştırıyorum. Dalgaların üstünde bir kıyıdan ötekine savrulanlara değil, kapıldığı tüm girdaplara rağmen doğru kıyıyı varacak kadar güçlü olan tüm aşıklara yakışıyor bu cümle esasında. Ne olursa olsun kaybetmeyenlere yakışıyor. Istırabının bile güzel olduğunu fark edebilenlere. Yakıp yıkıp tarumar eden aşk için “iyi ki” diyebilenlere. Defne’yle Ömer’e yakışıyor bu yüzden. 

Alice, harikalar diyarına düştüğünde beyaz tavşana sorar: 

“Sonsuz, ne kadar uzundur?”
“Bazen, sadece bir an kadar.”

Sonsuz dediğimiz şey, şahane bir an kadardır işte. Gök yüzünde birbirini selamlayan iki yıldızın arasındaki milyonlarca birimlik mesafe kadar uzundur sonsuz. Uzaktan baktığınızda, ilelebet kopmuş, koparılmış gibi gözükürler. Fakat milyonlarca şahane andan oluşur aralarındaki mesafe, yaşanan ve yaşanacak olan milyonlarca şahane andır ölçü birimi. Birbirlerinden binlerce mil uzağa savrulduklarında bile, aslında tek bir an kadar uzaktır birbirine bu iki yıldız. Yekpare, geniş bir anın, parçalanmaz akışında, birbirlerine doğru akarlar... Bildiğimiz ölçü birimleri aralarındaki mesafeyi ölçmeye yetmez, çünkü o yekpare, o parçalanmaz, o şahane an’ın çekim kuvveti onları fark etmeden ilelebet çekip durur birbirine...
c5b69ba8-bd49-4379-8195-56837bd30964.jpg
Defne ile Ömer’in hikayesi bu iki yıldız gibi işte. Kavuşamadıklarında bile birbirine ait olan iki yıldız. Aralarındaki kozmik bağa, hiçbir kuvvet işlemiyor. Bu bağı başkalarının anlayamaması da biraz bu yüzden. Doğru, Ömer ve Defne’nin yaşadıklarını bilmesi icap eden Topal ailesinin Defne’nin bugün geldiği noktayı bu derece anlayamaması akla mantığa sığar gibi değil. İsmini duymaya tahammül edemedikleri Ömer’in Defne’lerini keyfi için terk etmediğini pekala bilmesi gereken bu familya mensuplarının yaşadığı akıl tutulmasının anlaşılacak bir tarafı yok. “Ya seni yine terk ederse” hiç bir koşulda makul bir soru kalıbı değil; ve biz olan biten her şeye öyle veya böyle sebep olmuş Serdar’ın, Defne’nin sırdaşı olup hanya ile konyayı bildiğini zannettiğimiz Nihan’ın, konuyu “bunu bana nasıl yaptın” dan ötede algılayamayan Türkan’ın bu soruyu nasıl olup da sorabildiklerini anlamakta zorlanıyoruz. Hatta belki, bu soruya “Evet, terk edebilir de” diyen Defne’yi bile anlayamıyoruz. Ama belki anlamamız gereken bunların hiç biri değil. Belki anlamamız gereken şey bambaşka. Belki bütün saçmalıkların içinde sorgu sual gerektirmeyecek kadar net olan bir resim var, ve anlamamız gereken her şey onun içinde gizli. 



Sevdiği şeyi bulup, onun kendisini öldürmesini izin veren Defne. Hep kendinden başkaları için yaşayan, umutlarını ve hayallerini zorlamak yerine onları içinin derinliklerine gömen, onu hayatta en çok sevmesi gereken iki insan tarafından terk edilmiş olmaktan ötürü sevilmeye değer olduğunu unutan, belki de bunu hiç layıkıyla öğrenemeyen eski Defne’yi; Ömer’in elinden tutup geride bırakan yeni Defne’yi anlamamız gerekiyor. Onu yakıp geçen bütün terk edişlerin, bütün acıların günün sonunda onu  küllerinden yeniden doğurduğu gerçeği var; ve anlaşılmaya değer olan tek gerçek de aslına bakarsanız bu. 


O yüzden “o neden öyle demiş”, “bu nasıl olur da böyle düşünürmüş” mantıksızlık denizin dalgaları arasında kaybolup gidiyor benim için. Defne’yle Ömer’in birbirinden kopamayan yıldızları arasındaki sonsuzluğun içinde kaybolup giden irili ufaklı göktaşları. “Evlenecek misiniz?” diyen abisine “ben böyle bir söz peşinde değilim” diyen, “ya seni terk ederse” diyen ananesine “terk edebilir...doğru, giderse yer ayağımın altından çekilir” diyen Defne’nin, “Ömer bunları yapmaz saçmalamayın” demek yerine tüm olasılıklara rağmen doğru bildiğini okuyabilmesi, ait olduğu yeri seçebilmesi anlamaya değer olan tek şey. 


kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping