db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Tatlı İntikam: Bu bir teşekkür yazısıdır Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Tatlı İntikam: Bu bir teşekkür yazısıdır
#1
28449aa9-2762-4314-bae3-a098af768777.jpg
Uzun zamandır herhangi bir dizi hakkında yazmıyorum. Bu demek değil ki dizi izlemiyorum ya da yazmak istemiyorum. Bu duruma pembe gözlüklerimi takıp bakarsam yaklaşık bir yıldır çalışma hayatının içindeyim ve adaptasyon, yoğunluk, yorgunluk derken okul zamanına kıyasla televizyona bakma süremin kısaldığını söyleyebilirim. Gözlükleri kenara koyup gerçekçi yaklaşırsam da sanırım uzayıp giden dizi sürelerine artık dayanamaz oldum. Mesela ben bu satırları yazarken saat 23.45’i gösteriyor ve bölüm halen devam ediyor. Dakikalar süren özet sonrası yeni bölüm 21.10’da başlıyorsa benim o bölümü bitirmem için ertesi günün pazar olması gerekiyor sanırım, zira okul zamanı sabahlara kadar dizi izleyebilen ben işe başladığımdan beri tavuk gibi erken yatar oldum. Resmen dram!

Neyse cıvımadan devam ediyorum, Tatlı İntikam’ın yayın gününün benim adıma avantajlı olduğunu söyleyebilirim. Elbette bu diziyi izlememin “tek” nedeni yayın günü değil, olamaz. Bahsettiğim gibi bende yeniden yazma isteği uyandırması bile başlı başına bir etken. Tam olarak bu noktada Hayat Şarkısı’nın hakkını asla yiyemeyeceğim çünkü aslında bu sezon yazma isteğimi uyandıran ilk dizidir. Ancak yoğunluktan bölümleri bile zamanında izleyemezken yazmaya hiç fırsat bulamadım veya fırsat yaratamadım diyebilirim.

Tatlı İntikam’a dönecek olursam tanıtımlara bakıp büyük konuştuğum dizilerden biridir. Ne demek büyük konuşmak? Şöyle açıklayayım: tanıtımları dönen yeni bir dizinin başrol oyuncularını yakıştırmamak, izlemem diyerek burun kıvırmak ve ilk bölümden itibaren kaçırmadan takip etmeye, fragman kovalamaya başlamak demektir. Böyle çok dizinin müptelası olmuşumdur ben. -İtiraf gibi itiraf!- Burada tabii yanlış anlaşılmak istememTatlı İntikam nezdinde Furkan Andıç ve Leyla Lydia Tuğutlu’nun dizilerini, filmlerini severek takip etmiş biriyim, bu durum yalnızca ikisini partner olarak kafamda bir araya getiremememden daha doğrusu tamamen önyargılı yaklaşımımdan kaynaklıdır. Siz benim gibi olmayın, önyargı kötüdür.

Ben tüm gereksiz önyargılarımla Tatlı İntikam’ın ilk bölümünü izledikten sonra gerek başrol oyuncularının uyumu gerek diğer oyuncuların muhteşem tutan enerjileri gerek hikâyenin gidişatı derken bir baktım ki kaçırdığım bölüm varsa internetten tamamlıyorum, elimden geldiğince de cumartesi akşamları erken karşısındaki yerimi alıyorum.

Leyla Lydia Tuğutlu ile Furkan Andıç’ın hayat verdikleri Pelin ile Sinan aşkı bana kalırsa günden güne güzelleşmekte. Her hafta aşklarına inancım artıyor. Ama Tatlı İntikam’ı bana sevdiren sadece bir aşk hikâyesi üzerinden gitmiyor oluşu, işin arkadaşlık boyutunu da gerçekten samimi bir şekilde sunuyor olması. Pelin, Simay ve Başak’ın arkadaşlıklarının hastasıyım! Onların “sistası” olmak istiyorum! 

Tatlı İntikam’ın bir diğer güzel yanı da ne saf komedi üzerinden ilerlemesi ne de dramın dibini görmesi. Kategorize etmemiz gerekirse romantik-komedi sınıflandırmasına tabi olabilir ama bence bir yönüyle farklılaşıyor. İşin mutfağını pek bilmem saf izleyici gözüyle anlatıyorum, komediyle dramı çok orantılı harmanladıklarını anlatmaya çalışıyorum. Çoğu sahnesinde gözlerim dolu doluyken gülmeye başlıyorum ve bu durumu çok seviyorum. Sanırım artık uzayıp giden dizi sürelerinde ne saatlerce ağlayıp ruhsal çöküntü yaşamaya mecalim var ne de saatlerce sürdüğünden kalitesin ister istemez yitiren komediler izlemeye. Tatlı İntikam benim için bu durumu başarabilmiş bir dizidir.

Pelin’le Sinan’ın bir tatlı intikamla başlayıp, badireler atlata atlata devam eden aşklarını, sistaların maceralarını, Rüzgar’ın gizeminin çözülmesini merakla beklerken, Havva-Necip ilişkisi ile meraklı komşu muhabbetinin bir tık azaltılarak karikatürize etme sınırından uzaklaşmalarını tercih ederim. Ayrıca bir yemek programı izleyicisi ve aşçılık mesleğine hayran biri olarak Sinan’ı ilk bölümlerde olduğu gibi daha sık mutfakta izlemek istiyorum arz ederim! Son olarak genelde dizilerin kötü karakterleri pek sevilmez ama Rüzgar karakterinin diziye çok iyi bir enerji kattığını düşünüyor ve Büşra Develi’ye hayranlığımı gizlemek istemiyorum. Ama ama ama Tatlı İntikam’ın benim için favori çifti Başak ile Bülent’tir, onların enerjisinin üstüne enerji tanımıyorum ve Hazal Türesan’ın hastasıyım! Ve elbette  Ayşenil Şamlıoğlu, Zeyno Günenç, Kerem Atabeyoğlu dizinin en büyük şanslarıdır.

Yazmadım yazmadım sazı da elime aldım mı bırakamadım! Sözün özü şudur ki Tatlı İntikam ekibi sizi seviyorum bana tekrar yazma isteği verdiğiniz için teşekkür ediyorum, kalpler kalpler… Emeğinize sağlık!  

kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping