db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Doğunun Limanları-Amin Maalouf Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Doğunun Limanları-Amin Maalouf
#1
KİTABIN ADI                           -DOĞUNUN LİMANLARI


                    KİTABIN YAZARI                    :AMIN MAALOUF

1.KİTABIN KONUSU:
İsyan Kitabdar adlı bir kişinin yaşam hikayesi,başından geçen olaylar,doğumundan bu zamana kadar olan herşeyi anlatmaktadır.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Yazar, kitabında bir kişinin hayat hikayesini, yaşamını anlatmaktadır. 
Bu kişiye 1976 haziranında metroda rastlamış ve onu bir tarih 
kitabındaki resminden hatırlamıştır. Yazar bu kişiyi yani İsyan 
Kitabdar’ı takip etmiştir. Kitabdar, yazara bir sokağın nerede olduğunu 
sormuştur. Bu sokağın ismi “Hubert Hughes Sokağı Direnişçi 
1919-1944”tür. Kitabdar’da eski bir direnişçidir.
Yazar, Kitabdar’ı rahat bırakmamış, onunla tanışmış ve sohbete 
başlamıştır. Kitabdar, dört gün içinde Paris’teki otuz direnişçi ismi 
taşıyan cadde ve sokağı gezecektir. Bir kahveye gidip otururlar. Yazar, 
kitabdar’ın direnişçi olduğunu bildiği için onun hayatını anlatmasını 
ister. İsyan, tüm yaşamını bu dört gün içinde anlatacaktır. Ve anlatmaya
başlar:
Eskiden bir padişah varmış. Bazı nedenlerden dolayı yerine yeğeni tahta 
oturmuş ve bunun üzerine padişah odasına kapanmıştır. Kimsenin yanına 
gelmesini istememektedir. Ancak kızı İffet’i çok sevdiğini bilenler onun
odaya girmesini istemişlerdir. İffet odaya girdiğinde büyük bir çığlık 
atar,babası intihar etmiştir. Bu olaydan sonra neşeli, hoş,akıllı İffet 
gitmiş,yerine suskun,aklını yitirmiş bir kız gelmiştir.
Annesi kızının iyileşmesi için deli doktoru Kitabdar’ı çağırmıştır. 
Doktor iyileştirmek için Adana’daki köşküne götürmeyi önermiş ve 
anneside kabul etmiştir. Ama ne var ki günün birinde İffet hamile 
kalmıştır. Kitabdar’ın kuramlarına göre çocuk doğurmanın şoku ile İffet 
eski haline dönebilecekti. Nihayet çocuk doğdu ama pek bir faydası 
olmamıştı. Doktor çamura bulandırılmış, herkes onun hakkında kötü şeyler
söylemektedir. Çocoğun babasız olduğunu söylenemezdi, çünkü İffet’le 
nikahlanmışlardı  ama artık kimse kapılarından adım atmaz olmuştu. Doğan
çocuk ise İsyan’ın babasıydı.16 yaşına girdiğinde babası vefat etti. 
Ermeni olan fen öğretmeni Nubar’la aralarında sıkı dostluk başlamıştı. 
Nubar’ın 10 yaşında bir kızı vardı, Cecile. Beş yıl sonra babasının 
arkadaşı ile evlenirler. Babası, Beyrut’ta bir kaşane yaptırmıştı ve 
oraya taşındılar. Nubar onlarla oturmak istememiş ve mütevazi bir ev 
kiralamıştı. Aynı zamanda valinin resmi fotografçısı olmuştu.
1914 yazının savaş başlamıştı. Cecile, İsyan’nın ablasına hamileydi. 
İsyan, 1919’da doğmuş ve 1922 Eylülünde son çocuğu olan Salem’i 
doğurmuştu. Son doğum esnasında Cecile ölmüş,evin yeni hanımı ablası 
İffet olmuştu.


Babası,annesinin ölümüne neden olduğu için Salem’i hiç sevmezdi. O da 
küçük yaşta hırsızlık,kavga gibi kötü suçlar işlemiş ve hapse girmişti. 
Bu yüzden babası bütün ümidini İsyan’da toplamıştı.
1936-1937 yıllarında İsyan, Bakarlaryanın 1. ve 2. sınavlaında ülkenin 
en iyi notunu almıştı. Babasından Montpellier tıp fakültesine gitmek 
için izin aldı ve temmuz sonunda gemi ile Marsilya’ya gitti. Oradan 
trenle Montpellier’e geçti. Burada bir ev kiralamış ve ev sahibeside 
Madam Berroy idi. Fakültede çok çalıştığı için ismi kısa zamanda ineğe 
çıkmıştı.        
 Bir akşam Bertnard isimli bir adamla tanıştılar. Bertnard o zamanın 
öncü direnişçilerindendi. İsyan’ın düşünceleri beğenisini kazanmış,onu 
direnişçi saflarına katmak istiyordu. Bu bir örgüttü, özgürlük örgütü. 
Ona bazı kağıtlar verdi,okumasını ve sonrada dağıtmasını söyledi. O da 
artık bir direnişçi olmuştu ve bu savaştaki ismi Bakü’ydü. Bu sistem 
böyle bir yıl devam etti.
Günün birinde bir jandarmanın oturduğu binaya girdiğini görmüş ve oradan
uzaklaşmıştı. Bir ay önce kaldığı bir örgüt evine gitmişti. Burada bir 
çift ve yanlarında bir kız vardı. Kız çok hoşuna gitmişti ve ismi Clara 
idi. O gece geç vakte kadar sohbet ettiler. Ertesi sabah kerkes kendi 
yoluna ayrılmıştı. Clara’da bir direnişçiydi. Bakü örgütte çok başarılı 
olmuş artık önemli görevlerde yer almaktaydı.
Bir gün savaş başlamış ve nihayet kurtuluşa ulaşılmıştı. Daha sonra 
İsyan Montpellier’e geri dönmüş ve Madam Berroy’ı görmeye gitmişti. O 
yokken olanlar hakkında bilgi edinmiş ve kendinin yani Bakü’nün çok ünlü
biri olduğunu anlamıştı. Herkes onu bir kahraman gibi görmekteydi. 
Ertesi gün gemi ile Beyrut’a dönmüştü. Limanda büyük bir kalabalık onu 
bekliyordu. Herkes onu alkışlıyor,sevinçlerini gösteriyorlardı. Oradan 
babasıyla birlikte eve döndüler. İsyan diğerlerinin nerede olduğunu 
sormuştu. Nubar ve büyükannesi Amerika’ya gitmiş, ablası ise Mısırlı 
Mahmut’la evlenip oraya gitmişti. Kardeşi Salem zaten onbeş yıl hapse 
atılmıştı. Babası yaşlı kaçık annesiyle evde yalnız kalmıştı. 
Geldiğinden on gün sonra büyükannesi İffet vefat etmiş ve defin 
töreninin bir padişah kızına yapıldığı unutulmamışdı.
Definin ertesi günü Clara, İsyan’ın yanına gelmişti. Beraber bahçeye 
çıkıp konuştular. Clara,Hayfa’ya gidiyormuş ve vapuru Beyrut Limanı’na 
demir atmıştı. Dayısıyla birliktelerdi ve limanın karşısındaki otelde 
kalıyorlardı. Bir süre daha sohbet ettiler ve Clara ayrıldı. İsyan onu 
bir daha görememe korkusu içindeydi. Ertesi günü bir taksiye atlayarak 
Clara’nın yanına gitti. Ona “bana yaz”demişti ve adresini vermişti. 
Clara da İsyan’ın dudağına bir öpücük kondurarak otele doğru koşmaya 
başlamıştı.
İki ay sonra Clara mektup atmıştı. Mektubunda Arap-Yahudi kavgalarını 
sona erdirmek için çabaladığı yazılıydı. Bu arada Kitabdar’da 
konferanslar vererek yaşadığı maceraları anlatıyordu. Çeşitli 
semtlerden, kentlerden ve köylerden çağrılar geliyordu. Bu sayede tüm 
ülkede tanınan biri olmuştu.
Bir gün konferanslarından birinde Clara’yı gördü ve konferansı kısa 
kesdi. Clara’yı babasıyla tanıştırdı. Clara bir konferansını dinlemek 
istemişti ve konferansında hayatını anlatmasını istiyordu. Kabul etti 
ama heyecanlanmamak için Clara’dan bakmamasını istemişti. Konferansa 
başladığında hayatını değil Clara’ya olan sevgisininde bahsediyordu. Ve 
Clara’ya evlenme teklif etti. Clara’da bir süre bekledikten sonra evet 
yanıtını verdi.
Evliliklerinin nasıl olacağını düşünmeye başladılar. Beyrut’ta resmi 
nikah yoktu bu yüzden Fransa’ya gitmeye karar verdiler ve gerekli 
evrakları hazırlamak için ayrıldılar. 20 Haziran’da, Paris’te, Horloge 
Rıhtımı’nda öğlen buluşacaklardı.Bu yerin Horloge Rıhtımı olması nedeni 
eski bir hikayede iki sevgilinin orada buluşmalarıydı.O gün buluştular 
ve evlendiler.Sonra Beyrut’a geri döndüler.Döndükten sonra kitabdar 
malikanesinde büyük bir şölen verildi,mutlu bir yaşam başlıyordu.Ta ki 
genel af ilanı ile kardeşinin eve  dönmesine kadar…Bu olaydan sonra 
Clara ile İsyan Hafya’ya gitmeye karar verdiler,orada mutlu bir yaşama 
başladılar ve Clara hamileydi.



Birgün Kahire’den yani ablasından bir telgraf geldi.Babasının hasta 
olduğu yazmaktaydı ve İsyan derhal Beyrut’a hareket etti,Clara’sız. 
Babası felç geçirmiş ve birkaç ay sonra vefat  etmiştir. Ablası daha 
sonra Kahire’ye geri dönmüştür. Babasının ölümü ile İsyan rahatsızlanmış
ve ruhsal dengesi bozulmaya başlamıştır. Bir tane kız çocuğu olduğu 
haberi mektupla kendisine gelmişti.  İsmini Kitabdar’ın istediği gibi 
Nadya koymuşlardı.Mektupta birde kızının fotoğrafı vardı. Aynı zamanda 
İsrail-Arap Savaşı patlak verdiği için Hafya’yada gidememektedir. 
Kardeşi Salem İsyan’nın bu halinden yararlanarak mirasa konmak istemiş 
ve İsyan’ı Dr.Dawwab’ın kliniğine göndermişti.Burada zengin ailelerin 
deliren hastaları yer almaktadır.  Her sabah hastalara yüksek dozajda 
uyuşturucu madde veriliyor ve herkes ruh gibi ortalıklarda dolaşıyordu. 
Bu yüzden zor ve yavaş konuşuyor,yürüyor ve kitap okuyordu.Bertnard 
İsyan’ı ziyarete gelmiş onun bu haline çok üzülmüştür. Ayrılırken 
Bertnard’a sağ iç cebindeki kızının fotoğrafını göstermiş ama Bertnard 
bunun bir yardım çağrısı olduğunu anlamamıştı.İsyan’ın oradan kurtulup 
normal yaşama dönmek istediğini anlamamıştı.
Kitabdar yaşamadan iyice sıkılmış ve artık ölmek istiyordu. İş bu 
haldeyken kararını değiştirecek bir olay gerçekleşti. Kızı Nadya 
üniversiteye yazılmak için Paris’e gelmişti.Clara,Nadya’dan Bertnard’ı 
görmesini istemiştir.Bertnard’ın yanına gittiğinde babasının durumunu 
öğrenmiş ve özellikle fotoğraf hikayesi Nadya’nın çok ilgisini çekmişti.
Babasını  oradan kurtarma savaşına başlayacaktı. Oda arkadaşı Christine
Paris’in en büyük kuyumcularından birinin kızıydı. Nadya,kimlikleri 
değiştirmeyi teklif etmiş ve Christine kabul etmişti.Christine’nin 
pasaportundaki resmi çıkarıp Nadya’nın kini taktılar.Artık kimse 
Nadya’dan şüphelenmeyecekti.Nihayet 1968’de uçakla doğuya hareket 
etti.Beyrut’a geldiğinin ertesi günü Dr.Dawwab’ın kliniğine gitti.Doktor
para düşkünü olduğu için  onu hoş karşılamıştı.Nadya ise babasının 
sorunları olduğunu ve uygun bir yer aradığını söylemişti.Beraber kliniği
gezmeye başladılar.Nadya hastaların olduğu odaya  geldiğinde Kitabdar 
kitap okumaktaydı.Bir vesile ile onunla muhabbet etmiş ona bir kitap 
vermişti.Bu sırada Kitabdar kitabı açtığında yazarın isminin yukarısında
“Nadya K.” yazılıydı ve  kızı olduğunu anlamıştı.Ama durumu fark 
ettirmemek için sesini çıkarmıyordu.Nadya gittikten sonra hemen mektubu 
okumuş ve kendi için savaş verdiğini anlamıştı.
 Yaşama bağlılığı artmış ve ona yardım etmek istiyordu. Öncelikle 
ilaçların dozunu azalmaya başladı. Nadya klinikten sonra Bertnard’ın 
yanına gidip olanları anlatmıştı.Berdnard babasını oradan çıkarmanın bir
faydası olmadığını söylemiş ve Nadya oradan ayrılmıştı.Nadya genç bir 
adamla tanışımış onunla evlenmiş ve Brezilya’ya gitmişlerdi. Burada 
hamile kalmıştı.Doğacak çocuğun adını Bakü koycak ve babasını böylece 
yaşatacaktı.Bu sırada çatışmalar tekrar başlamış, silah sesleri kliniğe 
kadar gelmekteydi.Dr.Dawwab ve elemanlar orayı terk edip kaçmışlardı. 
Sabah olunca Kitabdar “gidiyorum”diyerek oradan ayrıldı. Başkente 
gidiyordu ve vardığında Fransız Büyükelçiliğine gitti. Burada onu 
Bertnard’ın yanına götürdüler.Bertnard, Clara’dan söz etmek istemiş ama 
Kitabdar lafını keserek sadece adresini istemişti.Clara’ya mektup 
yazıp,randevu vermişti.Buluşma zamanını düşünmüş ve 20 Haziran öğle 
vakti,Horloge rıhtımı yazmıştı.Evet yarın 20 Haziran’dı ve dördüncü gün 
bitmişti.
Yazar rıhtımın karşısından dürbünle oraya bakıyor, yavaş yavaş köprüye 
doğru ilerliyor ve ortasında duruyor.Az sonra  kır saçlı bir kadın 
İsyan’a doğru yaklaşıyor ve birbirlerine sarılıyorlar,ağlıyorlar. “El 
ele mi gidecekler yoksa herbiri kendini yoluna mı?”diye merak ediyor. 
Ama bu kadarının yeterli olduğunu,uzaklaşması gerektiğini düşünüyor.
Yoldan geçenler var,durmuş onlara bakıyorlar,meraklı,duygulanmış.Ama ben
onlara aynı biçimde bakamam;ben yoldan geçen biri değilim ki…   

3.ANAFİKİR :
Bu Dünya’da insanın başına hergün değişik olaylar gelebilir. Bunlara 
hazırlıklı olmak ve gerekirse savaşmak kendimize yapacağımız en büyük 
iyilik olur.
alıntı
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping