db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Papatya falları Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Papatya falları
#1
b47d86d7-b870-47b2-abdf-bcd976a95cc6.jpgBiliyor, bilmiyor, biliyor, bilmiyor, biliyor ... Ömer sırrı biliyor mu? Bilmiyor mu ? Papatya fallarıyla ya da bu sabah öğrendikten sonra halaya durduğumuz, 1. Sezon finalinde öğreneceğiz her halde.

Ömer sevgi dolu, nazik, sevecen, kıyamıyor Defne’sine, sabahlara kadar uyumayarak annesinden yarım kalan hayalini tamamlıyor, şemsiyeyi kendine açmak yerine , ben ıslansam ne olacak deyip, Defne’sine açıyor. Detaylar, her seferinde gözümüzden kalpli emojiler fışkırtan özenle hazırlanmış hareketler var hep.

Düğün alanında enfes bir Elçin Sangu sahnesi izledik; masaya örtüler, çiçekler tek tek yerleştirilirken, Defne de çiçek gibi salına salına, bir yıldır söylediğimiz naraninnaraninaynanay eşliğinde içimize mutluluk saldı resmen. Bunu gören Ömer beyler de, bu sahneye dayanamayarak gitti sarılıverdi Defne'sine. Mükemmel bir aşk sahnesi izleyen seyircilerimiz amca, yenge ve en iyi arkadaş, ve de Koriş, büyülenerek içlerinden neler geçiriyordu kim bilir o kozmik anda. Sahne hazır yani, mekan, müzik, oyuncular, seyirciler herkes.  Bir de farazi başrol oyuncularımız, kayıp damat ve erkenci gelin Şebnem var.

Şebnem yüzündeki büyük beni, tırtıl kaşları ve kocaman affedilemez sırrı ile var düğünde. Sırını anlata anlata, annesine, en yakın arkadaşına, halasına, teyzesine, yengesine (Ki eski nişanlıysa zaten bunların hepsi biliyordur durumu.) anlatmak, onlarla çözüm bulmak yerine, ya da eski nişanlısına gelmeyiver, grip ol demek yerine, Neriman’a neden koşuyor? Sonra, ağzında bakla ıslanmayan Neriman hemen bunu etik dağı Ömer’e söylüyor. Ömer’in o andan sonra ağzında çıkan her kelime, Kiralık Aşk oyununun içinde olan herkese ders niteliğinde. Ama en çok da sırrı bilen yakınlara, arkadaşlara gidiyor mesaj. Şebnem üzerinden yüklenmiyor hiçbir zaman, Şebnem ile konuşup git anlat müstakbel kocana, bu ikinizin arasında demiyor. Şebnem’i suçlamıyor, hırpalamıyor. En yakınları olarak biz biliyoruz , biz söylemeliyiz diyor vurgulaya vurgulaya. Sürekli ne kadar üzüleceğini yıkılacağını söylüyor. Alp’e yine düğün alanının tam ortasında, bu işte rolü olan herkesin gözü önünde, ayaküstü, işte yapılması gereken bu dercesine, uygulamalı olarak anlatımda bulunuyor. Defne gönülden hak veriyor sevgilisinin yaptığına. Sonra düğün alanında tek başına Defne’yi görüyoruz yine, bu sefer mutsuz, o çiçeklerle çiçek gibi salınan Defne’den eser yok. Rossini eşliğinde, bu sefer masalar toplanırken, çiçekler kaldırılırken, Ömer’e söylediği ufak yalanlar aklına geliyor, kendini sorguluyor, sanki şimdiye kadar az sorgulamış gibi. Amca ve en yakın arkadaş da nihayetinde acaba söylese miydik yanlış mı yaptık diye kendini sorguluyor, ders almışcasına (Hala alamadılar aslında bence de, neyse.)

İşte bütün bunlar üst üste olunca başladım papatya falını açmaya. Bilmemin imkanı yok, iddia edecek durumda da değilim. Ama (İşte o ama!) acaba mı diyor insan. Bunu tek aklına getiren de ben değilim, yazılanları da gördüm kısa kısa. 

Şükrü’nün mektubu açması başından beri çok mantıksız geliyor, hala öyle. Zaten sadece elini gösterdiler ve çok kısa sürede Şükrü olduğunu anladık. Şükrü her zaman Ömer Bey'in tarafında, daha yeni Ömer’e bunu söylemiş, ağzım sıkıdır demiş. Ağzı sıkı olan adam pervasızca, meraktan mektup mu okuyacak? Ömer mektupta bir şey olduğunu anlamış olmalı o süper zekasıyla, Şükrü’ye açtırdı, okudu. Tabii çok sinirlendi ama en çok kime? Bu işi yapmak zorunda kalan ve anlam veremediği bir sürü mantıksız hareketine artık anlam verebildiği Defne’sine mi, durduk yere menfaat için bu işe giren yengesi ve amcasına mı? Sinan mektupta yazmıyordu sanırım. Onu tahmin etmiş olabilir. Nasıl Sude’ye bir ders verdiyse, nasıl Deniz’i adım adım kandırdıysa, şimdi de ders verilmesi gereken yakınlarına mı aynı oyunlar? Alp ve Şebnem'den destek alıp, zaten Alp’in olan otelde, yalancı bir düğün planlanmış olabilir mi mesela diyorum. Acaba mı diyorum. Hatta uçuyorum. Ciddi uçuyorum. Sadri Usta'nın hastalığında dedesiyle barıştı. Dedi ki amcam ve yengemden bi' cacık olmaz ben bunlardan bir kabak dolması yapayım. Gel birlikte oyalım. Dediğim gibi, ne iddia edecek, ne de böyle olursa, ben söylemiştim diyecek durumdayım. Ama o sahneler, o söylenenler hiç boşuna değildi hissiyatı var içimde.

Sonuç olarak oyun oynasa da, oynamasa da, bilse de, bilmese de, Ömer’in sevgisinden emin olmak için papatya falına ihtiyacımız yok. O gerçek. Masallardaki kadar gerçek. ^^ Seviyor, seviyor, seviyor ve ne diyor:

Ben bundan sonra bu insanı görmeden yaşayamam. Onu görmeden yaşayabiliyor musun? Onsuz nefes alabiliyor musun?

İşin özü bu. Allah hepimize nasip etsin, böylesi olmaz tabii de, birazcık ucundan. ^^

Sevgiler 

kaynak: ranini.tv

82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping