db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Hayatımın Aşkı: Olmadı ama olacak çünkü istiyoruz! Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1133:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hayatımın Aşkı: Olmadı ama olacak çünkü istiyoruz!
#1
8813fafb-ae3b-4ca9-8b77-e424a03281a7.jpg
Aşkım Baksana Bana
Zeynep Gönenli


Hayatımın Aşkı dizisi ile ilgili birkaç cümle kurmadan önce belirtmek isterim ki bu diziye nötr bir izleyici olarak değil, artı yedi yüzden başladım çünkü Berk Hakman. Kendisini Hatırla Sevgili’de Leaving on a Jet Plane çalarken Defne’ye bir not bırakıp gittiği günden beri canımdır, canımın içidir. Yaşını başını almış bir kimse olmam itibariyle böyle cümleler kurmaktan gurur duymuyorum ama öyle çok bayıldığım bir kimse, otursun saatlerce dağların denize paralel uzanmasının sonuçlarını anlatsın, hiç sıkılmam dinlerim.

Üstüne bir de uzun zaman şakalı komiklikli, neşeli gülmeli eğlenmeli bir diziye takılmamış olmamın sevinciyle geçtim Hayatımın Aşkı’nın başına. Bir romantik komedide olması gereken ne varsa hepsi var Hayatımın Aşkı’nda. Hatta biraz fazlası var, hiçbiri eksik kalmasın derken ilk bölüm için hafif yorucu geldiğini söyleyebilirim. Bir klasik olarak sakar sarsak ve dilinin kemiği olmayan güzel Gökçe (Hande Doğandemir biraz mimik azaltma ile çok daha gerçekçi olabilir bence, yine de izledikçe Gökçe olduğun inandım), onun popüler kültüre kapılmış ve tabii ki hayattaki en büyük gayesi Gökçe’yi evlendirmek olan en iyi arkadaşı, işyerinde ona zulmeden Eylem Hanım, elbette onun çok hayran olduğu patron Demir Bey (Serkan Çayoğlu’nun bu role epey gittiğini söylemem gerekir), evlenmeyi reddetmiş çılgın teyze (tamam bu rolde de Yonca Evcimik güzel olmuş diyelim, ama o Çılgın Bediş heyolarına gerek var mıydı? Buna emin değilim ) ve elbette dünyalar tatlısı Kaan (bunu tekrar anlatmama gerek yok bence). Esas kızımız Gökçe’yi, dev platonik aşkı Demir’le olan ilişkisi sırasında destekleyecek bu ilişkiler açık sözlü barmen bana He’s Just Not That Into You’daki barmeni hatırlattı. 

Konusu gereği çok da şaşırtıcı olmayan bir şekilde bol bol Kocan Kadar Konuş ve Puccasosluydu aynı zamanda tüm dizi. Dizinin ilk (ve sonra izleyince gördüm ki tek) çok sevdiğim sürprizi, Hande Doğandemir’in canlandırığı aşkta yüzü gülmemiş Gökçe’yi ‘Sen daha iyisine layıksın’ diye terk edip giden üç adamın Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Ayhan Taş olmasıydı. Fragmanlarda görmüş olmak bile sürprizini kaçırmadı, çok güldüm.


Açıkçası dizinin sonlarına doğru bir noktada biraz sıkılmaya, Survivor’ı kim kazandı diye merak etmeye başladım, başındaki konsantrasyonumu sürdürebileceğim kadar sarmadı konu. Yine de önümüzdeki bölümlere de göz atmayı sürdürmek niyetindeyim, hem romantik komedilere her zaman şans verebileceğim hem de yazının başı ile tekrara düşeceğim ama Berk Hakman olduğu için. Dilerim herkesin emeğinin karşılığını alacağı bir dizi olur. İyi seyirler.
6f573420-a2ba-4dbf-869d-7b324cd163e0.jpg

Hayatımın  Klişesi
Ilgaz Gökırmaklı



Pucca’nın yeni yeni kitaplarının çıktığı dönemlerdi. Çevremdeki insanların elinde kitabı görüyordum ancak okurların yorumları iki çeşitti. “Çok güzel, çok samimi” diyenler diğer yandan da “O ne ya öyle, aç klasikleri oku” diye, Tolstoy külliyatını hatim edenlerin pek sevgili yol göstericiler. Çok şükür hem Pucca’yı severek okudum hem de elimden geldiğince her türden kitabı okumaya devam ettim. Neyse, neden mi Pucca’dan girdim? Çünkü Hayatımın Aşkı’nın ilk fragmanını izlediğim zaman “Ay bu resmen Pucca” dedim. Hatta “ben ve  lanetlik sevdiği şeyler arasında bağ kurma huyum” diye söylenerek, paranoya olduğunu düşündüm ama çok şükür tek çılgın ben değilmişim benzer tepkilere rastlayınca rahatladım. İtiraf etmek gerekirse, bu benzerlik bana “kesin izleyeceğim, eğlenceli iş olacak” dedirtti. İşte bu duygularla başladım izlemeye.

Hikaye bu coğrafyada her zaman geçerli. 30 yaşında evlenmemiş kadının, kırmızı alarm verdiği bir toplumda yaşıyoruz! Geçerli olan bir diğer şey ise, bu romantik komedi türünün her zaman izlenilir olması. Şöyle ki, “Sen benden daha iyilerine layıksın” klişesi kadar tanıdık ve bizden. Bir romantik komedide olması gereken neredeyse bütün unsurlara sahip. Hafif saf, genç güzel kadın, yakışıklı ve üzerine baklava serpiştirilmiş iki jön, bu iki jön arasında kalan saftan hallice kadının maceraları, araya giren çatlak aile bireyleri işte, oldu bitti! Lakin tüm bunlardan klişelere düşman olduğum sonucu çıkmıyor, kimseden tutup da uzaya füze fırlatmasını beklemiyorum. İşte bu nedenle yazılan diyaloglar önemli hale geliyor. Hayatımın Aşkı ilk bölümde, diyalogları ile bana kendini izlettirdi mi? Evet, bence başarılı sayılacak şekilde götürdü işi.

Oyuncu kadrosu için “Keşke o olmasaymış” dediğim ya da inanmadığım bir isim olmadı. Özel bir parantez açmak gerekirse Zafer Alagöz içinde olduğu bütün işleri eğlenceli hale getiren biri. Bu hikayede gönül rahatlığı ile “iyi ki” dediğim ilk isim. İkinci “iyi ki” ise Yonca Evcimik için. Yıl olmuş, 2016 ancak ben ara ara Çılgın Bediş’i açıp izliyorum ve değişmeyen tek şey Yonca Evcimik desem? Kendisi ekranda sık sık gördüğümüz ve hep sahip olmak istediğimiz “best  teyzoş” rolü ile karşımızda. Yonca, olarak karşımızda olması da oldukça keyifli. İzlerken ne kadar çok özlediğimi fark ettim, heyo heyoooo!  

Başrollere gelecek olursak, çiftlerin uyumu ile ilgili bir sıkıntım yok, gayet olabilitesi yüksek, yakışan enerjileri bize geçen isimler. Lakin birkaç kelam da Hande Doğandemir için etmek isterim. Bugüne kadar Hande Doğandemir’i izlerken keyif aldım. Canlandırdığı bütün isimlere inandım, onun gözünden bakmaya başladım. Enerjisinin çok yüksek olduğu aşikar.  Ancak Gökçe’yi izledikten bir müddet sonra izlerken yorulmaya başladım. Ben zaten Gökçe’ye inanmıştım fakat bazı anlarda sanki “Bakın ben Gökçe oldum!” diye bağırıyor gibi hissettim. Çok hareketli olmasının verdiği "ne tatlı" duygusu, bir süre sonra zorlama oluyor, hissine dönüştü. Umuyorum ki, sonraki bölümlerde Gökçe’yi daha yakından tanıyacağız, kaynaşacağız ve alışacağız.

Son olarak, sürenin uzunluğundan mıdır, konunun kısır döngüsünden midir bilmem bir müddet sonra kendimi sıkılırken buldum. O nedenle olayların oturması için biraz zaman vererek, “uzun yaz akşamları için elbette gideri var, hatta yürüyüp gider” diyerek noktayı koyuyorum. Bazıları klişe sever diyerek, daha eğlenceli bölümler olmasını dileyerek, haftayı merakla bekliyorum. Herkesin emeğine sağlık, bol şans.
 
ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping