06-28-2021, 05:05 PM
Bu yaz başlayan dizilerden birisi de Baht Oyunu. Burada da yazdığım gibi yaz dizisi demedim, yazın başlayan dedim. Çünkü yaz dizisi dendiği zaman akla direkt rom-com geliyor. Tamam bu türde çok dizi yapıldı, yapılıyor da fakat yaz dizisi demenin, yazın başlayan diğer türler de olduğu için uygun olmadığı düşüncesindeyim. Mesela Baş Belası, Kalp Yarası vb. gibi diziler; içinde dram, aksiyon, macera gibi türleri de barındırdığı için bu düşünceye sahibim. Neyse, Baht Oyunu yazısında bi’ küçük sektörel noktalara da değinmiş oldum. ^^
Dizi ile devam edecek olursak, dizinin klasik rom-com türünden başka, içinde barındırdığı diğer etmenleri çok sevdim. Bunlar: ilk başta tabii ki ADA! Cemre Baysel, Ada karakterini öyle bi’ sahiplenmiş, öyle bi’ üstüne giymiş ki; mimiklerini, vücut dilini tam yerinde kullanımı ile harika bir karakter oluşturmuş(lar). İlk tanıtımdan beri bu deli dolu kızı çok seveceğimi(zi) biliyordum. Tebrikler valla!
İkinci olarak Bora karakterini de, Ada ve Bora’nın arasındaki zıtlık ile aslında Ada’nın hedefinin Bora olmamasını da çok sevdim. Aslında bu çifti güzel yapan bu bence. Bu çiftin klasikleşmişlikten kurtulduğu nokta aslında burası... Bora karakteri de tam anlamıyla olmuş, sert mizaçlı olsa da, Ada ile karşılıklı daha açık ve eğlenceli oluyor. (Fakat Bora’nın kadınlara bağırması rahatsız edici.)
Üçüncü olarak da dizini komedi ayağı. Çünkü bu zor günlerde beni, bizi eğlendirdiği için çok teşekkürler. Ada’nın aile tarafı ile bu komedi işi çok doğru yapılmış. Tipleme tarzındaki karakterler dizinin komedisine iyi hizmet ediyor...
Fakat, evet bi’ fakatım var. ^^ Ada’nın, Rüzgar’ın yaptıklarına rağmen onun peşinden koşması beni rahatsız ediyor. Tamam, bu durumu ailesinin yakasını bırakmayan bahtsızlık konusu için yapıyor da, bi’ süre sonra[b] [/b]‘Adam seni rezil etti ve düşüncen hiç mi değişmedi?’[b] [/b]diye sormak istiyor insan. Çünkü Ada, Bora’nın bir kadına karşı sert ve kaba tavırları için çok sinir olmuş ve işten atılmıştı. Bunları bilince de bu durum etkili oluyor...
Bölüme geçmeden önce bir değerlendirme yapmak istedim. Bu yazın ki dizilerin içinde en çok keyif aldığım ve sevdiğim dizi oldu, teşekkürler! 2. bölüm ile devam edelim.
[b] [/b]
Bölümü baştan sona bi’ düşündüğümde bayağı bi’ çekişme-çatışma dolu AdBor sahnesi izledik. Ada’nın şirkette işe başlaması ile 27 adını takmaları benim gözümü korkuttu, korkuttu da Ada’yı fazla korkutmadı, kendinden emin... İsmi ile hitap etmek varken ‘27’ denmesi üzücü, fakat Bora’nın vurgulayarak ‘Adı Ada’ demesi sevindirici.
[b] [/b]
Dizinin komedi tarafını sevdiğimi belirtiyorum da, mesela Ada’nın bazı sahneleri duygulu ve çok güzeldi. İlk olarak Bora’nın yeğeni ile yakaladığı yakınlık ve içindeki yalnız kalmış çocuğu bulması ve o iki çocuğun oluşan dostluğu. İkinci olarak Bora ile yemek masasında Bora ile ilgili konuşması, numara gibi değildi valla. Bora da etkilendi kaldı. ^^ Üçüncü olarak tabii ki:
[b](Ada, çeki yırtar) “Hani dediniz ya ‘Seni kovarım.’ diye, ‘Zaten batıcam birazcık daha batayım n’olucak.’ dediniz ya, batmayın Bora Bey, daha fazla batmayın...” [/b]Ada’nın bu konuşması çok etkileyici idi ve onun gerçekten de iyi kalpli olduğunu gösterdi...
[b]“Ayakkabısı düşmeyen Külkedisi, Sindirella olamaz.” ;) :)[/b]
[b] [/b]
Ada ile Bora’nın akşam başlayan macerası mükemmeldi: Tuğçe’yi almaya gittiklerinde onu bulamayıp önce başka kişileri arayıp en sonunda da Ada ile gitmesi, kıyafet değişimindeki Ada’nın doğallığı, Bora’nın ayakkabı giydirmesi, tüm masa sahneleri ve eğlenceli-bi’ o kadar da üzücü bir durumla gecenin bitişi...
Ada: [b]“Evde de böyle, canım.”[/b]
Bora: [b]“Merhaba”[/b]
Ada: [b]“Evimin direği”[/b]
Sude: [b]“20 yıldır ayakkabımı böyle giydirmedin, bak nasıl adamlar var.”[/b]
Ada: [b]“Keşke herkes böyle şımartılsa...” ^^[/b]
Bora: ...[b]Tanıştırayım Ada benim...[/b]
Serdar: [b]Tüm restoran anladık küçük hanımın kim olduğunu. ^^[/b]
[b] [/b]
Ada’nın teyzesi Nergis için ilk bölümdeki ilk izlenimim: Ada’nın bahtı konusunda çok engel olacağını düşünmüştüm. Fakat Bora’yı görür görmez sevmesi ve Ada için düşünmesine şaşırdım. Enişte daha çok karışıyor valla. Ve ikisinin uyumuna bayıldım. ^^ Çok keyif alıyorum bu ikisini izlerken. Çok doğal değiller mi?
Bora’nın aile tarafını bilemiyorum. O tarafın biraz zayıf kaldığını düşündüm iki bölüm için. İlerledikçe artar da fakat bi’ eksiklik orada var. Kimsenin işine karışmak gibi bir niyetim yok. Fakat o ailenin içinde bi’ karakter daha olmasını düşündüm, mesela bir kuzen. Bi’ bakmışız ileride diziye yurt dışından Bora’nın kuzeni hikâyeye dahil olur. Tabii bu benim fikrim. :)
[b] [/b]
Bölümün finaline baktığımızda biraz tuhaftı. Rüzgâr ile Tuğçe konuştu, devamında Tuğçe, Ada’yı konuşmak için çağırdı ve peşinden Bora da gitti. Orada bi’ şeyler olduğu kesin. Çünkü fragmanı izlediğimizde Tuğçe, Ada’dan ajanlık yapmasını istiyor. Bu durumu şuna bağladım:
Rüzgar’ın, Ada’nın gitmesi için bi’ şey yapması lazımdı. Fakat Ada ile evli olduğunu söyleyemez. Ada’nın evli olduğu bilgisini söylediğini düşünüyorum. Eee şirkete de girerken değilim demişti... Bir de eğer bunu Rüzgâr söylemişse, Ada; bunu Tuğçe’nin kendi mi öğrendiğini, ya da Rüzgar’ın mı söylediğini bulma durumu da olabilir. Fakat 2. fragmanı izlediğim zaman, bu fikrim için emin olamadım.
Tüm ekibin emeğine, senaristlerin kalemine sağlık. Bahtı açık olsun... Dizi ile ilgili her hafta yorum yazılarına beklerim. Görüşmek üzere...
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
yazan: Naim Baycan
kaynak: ranini.tv