04-03-2017, 07:40 PM

Haftalardır merakla beklediğimiz Fi dizisi, 31 Mart’ta puhutv’de izleyicilerle buluştu. Dizi 60 dakikalık süresi ve dijital bir platformda üstelik ücretsiz üyelikle izlenebilecek olması gibi başlı başına merak uyandıran unsurlarının yanında, Azra Kohen'in çok satan romanından uyarlanması ve ışıltılı oyuncu kadrosu ile de başımıza güzel bir şeyler geleceğinin habercisi gibiydi.
Üç bölümü birden yayınlanan dizinin iki bölümünü izledim ve bir sonraki yayın bir ay sonra olduğu için üçüncü bölümü birkaç gün bekledikten sonra izleyeceğim (yazı biter bitmez izledi). Diziyle ilgili düşüncelerime geçmeden önce belirtmek isterim ki Fi-Çi-Pi serisini okumadım, dolayısıyla uyarlamanın başarısıyla ilgili bir yorumda bulunamayacağım. Sevdiğim kitaplar konusunda tutucu bir yaklaşımım vardır ve bir uyarlama izlediğimde önceliğim kitaba sadakattir, burada öyle bir kaygı taşımadım haliyle.

Bir kere Serenay Sarıkaya’ya bayıldım, Duru rolünde şahaneydi. Bir dansçıyı canlandırmak için çok uygun bir isim olduğunu sırf fiziğine bakarak da söyleyebiliriz aslında ama, Sarıkaya asla bununla sınırlı kalmamış. Ülkemizde en sık duyduğumuz cümlelerden biri olan ‘Bu rol için çok çalıştım’ın hakkını dev vermiş. Profesyonel dansçı ve jimnastik hocalarıyla diziden önce 4 ay çalışmış. Dans ederken yapacağı en ufak bir sarsak hareket, boş vermiş bir tavır bizi onun Duru değil de Serenay Sarıkaya olduğu gerçeğine ışık hızıyla döndürebilecekken, bu tehlikenin yanından bile geçmemiş. Ellerine sağlık.
Dizide beni sevindirerek şaşırtan bir diğer oyuncu ise Ozan Güven oldu. Şaşırmamın sebebi oyun yeteneğine güvenmemem ya da sevmemem değil elbette. Ancak Can Manay gibi bir role kafamda oyuncu seçmesi yapsam aklıma son gelecek isimlerden biri Ozan Güven olurdu. ‘Ben ne anlarım ki?’ cümlesini bayılarak kurdurdu bana. O yarı deli, kendini çok ciddiye alan, etrafta ne varsa hisseden ve çoğundan nefret eden, geçmişini tahmin bile edemediğimiz adama ruh vermiş resmen.
Berrak Tüzünataç ve Büşra Develi’yi de oldukça başarılı buldum aslında ama onlardan bahsetmek için Özge ve Bilge’yi biraz daha yakından tanımayı bekliyorum. Mehmet Günsür ise Deniz rolüyle kendisine çok yakışan bir adamı canlandırmış ancak beni dizinin gerçekliğinden en çok uzaklaştıran da o oldu. Dans gösterisi yöneten bir kompozitör olduğunu biliyorum elbette ama, yine de fazla oynuyor gibi geldi bazı yerlerde.
Atmosferiyle de hoşuma gitti dizi, ne fazla karanlık, ne de ne izlediğimizi unutturacak kadar gereksiz ışıklı. Yan evdeki genç dansçıya yürüyen olgun ve zengin adamın öyküsü değil çünkü Fi, çok daha derin, çok daha fazlası. Senaryo ve oyunculukların yanında müzikleriyle de bunu bize sık sık hatırlattı.
Dijital yayının tüm özgürlüklerini de yanına alır ve çok başarılı olur dilerim. İyi seyirler.
kaynak: ranini.tv

