db_mysqli.php:fetch_array: 10tr:gonderilen parametre mysqli_result olmasi gerekirken False.
tikirdat:(showthread.php:1135:build_postbit)->(functions_post.php:911:run_hooks)->(class_plugins.php:142:thankyoulike_postbit)->(thankyoulike.php:2190:fetch_array)->

Table 'forums164.tikirdat_g33k_thankyoulike_thankyoulike' doesn't exist

Vay, yine mi keder?* Warning [2] Use of undefined constant userregdate - assumed 'userregdate' (this will throw an Error in a future version of PHP) - Line: 2 - File: inc/functions_post.php(531) : eval()'d code PHP 7.4.3-4ubuntu2.20 (Linux)
(showthread.php:1135:build_postbit)->(functions_post.php:531:eval)->(functions_post.php(531) : eval()'d code:2:error_callback)->(class_error.php:153:error)->

HAFTANIN SÖZÜ

"Dünyanın en yoksuI insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer


Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Vay, yine mi keder?*
#1
4e49d2d0-783a-4f84-943a-b7dc4a7ba596.jpg
Aile olmak; ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın, birbirinden vazgeçememek, bir şekilde birbirine kenetlenmek demek. Sahiplenmek, sahip çıkmak, birlik beraber olmak demek. İyi günde, kötü günde, belki de en çok kötü günde demek. Tuhaf bir duygu aile olmak. Bir an geliyor gırtlağını sıkacak kadar öfkeleniyorsun, bir an geliyor içine sokasın geliyor; her şeyi unutuyorsun. Ve bunların hepsinden önemlisi, aile olmak için; kan bağına değil, gönül bağına ihtiyacımız var. Bu bölümün etiketi de yukarıda bahsettiğim gibi #AileOlmak’tı. Songül’ün yaşadıkları için gayet uygun, ama Lale ve Onur için işlerin pek de öyle olmadığını gösteren bir etiketti bana göre.
 
Bu hafta No:309 ailesi için, heyecanlı geçti aslında. Sosyal medyada o kadar güzel şeyler paylaşıldı ki, -özellikle Lale ve Onur’un mutfak sahnesi- bu sefer ne dediğimiz, ne istediğimiz anlaşıldı dedim kendi kendime. Bölüm galerisine baktım, birçok Lale ve Onur fotoğrafı. Heh dedim işte şimdi başlıyoruz. Bu bölüm efsane olacak! Zaten hikaye olarak da, Lale annesinin evinde olduğu için, kalabalık sahnelerin arasına serpilmiş şahane sahneler olur diye düşünüyordum. E bir de ayrılık var… Ayrılıktan doğan özlem, aşk, heyecanlı sahneler hepsi bir arada olacak işte. Böyle heyecanlı heyecanlı ekran başına otururken, kendimi Leyla moduna bağlamışken, bölüm tokat gibi çarptı yüzüme.
 
Beklentin ne kadar yüksek olursa, hayal kırıklığın o kadar fazla olur derler ya; heh işte şu an tam da o noktadayım. İlk bölümlere bakıyorum; tıkır tıkır çözülen olaylar, tatlı tatlı sahneler, her hafta gözlerinden kalp çıkartan biz, her bölüm sonrası “Bu sahne tekrar tekrar izlenir.” diye yazan ben, 1 haftanın geçmesini iple çeken No:309 izleyicisi… Ve şimdiki halimize bakıyorum; kırgın, kızgın, niye böyle olduğunu anlamaya çalışan, ana hikayeye niye bu kadar değer verilmediğini sorgulayan bir izleyici profili.
 
03f81b57-f4c7-4a97-a243-a6af9b53018b.jpgKötü kötü bakayım da biraz daha korksun by Lale
 
Her hafta umut etmekten artık ciğerimin solmaya başladığını anladım. Bölüm sonları “Biz bu bölüm ne izledik ya?” diye sorgularken buluyorum kendimi. Bu hafta da mı gitti şimdi elden diye düşünüyorum. Yine mi “aşk”lı bir bölüm yorumu yazamayacağım? Tek tutunacak dalım olan, Lale ve Onur’a bakıyorum. I-ıh istenen bu hafta da gerçekleşmedi.
 
Bölümün efsane olabilecek birkaç sahnesi vardı ve her zamanki gibi alelade geçiştirildi. Acayip bozuldum.  Mutfak sahnesinin devamı çok daha şahane olabilirdi. Onur, Lale’nin kokusunu içine çekerken, Lale döndüğünde dudakları arasında bir cm kalabilirdi mesela. Lale heyecandan kırabilirdi o bardağı. “Ne yapıyorsun sen ya?” diye Onur’a çemkirirken değil. Ben izleyici olarak, Lale’nin üzüldüğünü, bir yandan da duyguları ve yaşadıkları arasında kaldığını göreyim ki, Lale’ye hak vereyim. Bölümün birkaç yerinde bunu yakalamaya çalıştım. Bir yandan Onur’u azarlıyor, bir yandan da pişman oluyor gibi hissettim. Ama bu çok kısa sürdü. Bir de bölümün genel teması, aile olmak olduğu için, Lale’nin sert duruşu fazla geldi bana.

4583bfaa-d7fa-4102-9d92-7edc7d9e4da5.jpg
Gece uykusunda ağlayan Lale’nin rüyasını görseydik, çok güzel olurdu aslında. Mesela Onur’u kaybetmekten korktuğu bir rüyayı izlemek, bilinçaltını görmek şahane olurdu. Bize de, bunları yapıyor ama aslında o da çok üzgün mesajı verilebilirdi. Öyle olmadı ama; Onur’un, telaşla Lale’nin yanına gitmesi ve ona sarılması çok hoştu. Dedim ki, hadi bakalım buradan bize yol olur. Aynı yatak vs barışırlar. Vallahi Lale şahane bir performansla, sanki uykudan hiç uyanmamış gibi, “Hepsi senin yüzünden.” diye Onur’a tekrar çemkirdi. Bizim romantik sahne hayali yine çöp.
 
Hani geçen hafta da bahsettiğim süründürme mevzusu var ya, bu bölüm onun için en güzel örnek, sabah birlikte aynı yatakta uyandıkları sahneydi. İşte bahsettiğim şey bu. Bir arada, bir yandan eğlenerek, bir yandan Onur’u süründürerek, ama birbirlerini asla kırmadan ve yaşadıkları anın tadını aşkla çıkartarak.
 
29b951f9-52bf-47e2-b79c-24e8f059c199.jpgTü tü tü tü tü maşallah!
 
Bu bölüm, Lale çok fazla kırdı Onur’u. Resmen, sen bizim aileden değilsin muamelesi yaptı. Ki bence en ağırı da buydu. Songül’ün dükkanına olanlardan sonra, Onur elinden geleni yapmaya çalışırken, “Bu seni ilgilendirmez bu aile içindeki meselemiz.” dedi. Onur kim? Komşunun oğlu mu? Bu kadar aşağılamak, dışlamak niye? Onur destek olmaya çalışırken, Lale hızını kesmeden: “Paran var ya her şeyi halledersin Onur.” dedi ve ben ekrana bildiğin Nurella bakışı attım. Konunun parayla ne alakası vardı? Bakın bu Onur’u süründürmek, yalan söylediği için pişman olsun diye uğraşmak değil, bambaşka bir şey. Çünkü ne olursa olsun; Onur, Lale’nin eşi, bebeğinin de babası.
 
Birbirlerine aşık olamadılar, aile olamadılar, hiçbir şey olamadılar hissine kapıldığımı itiraf etmeliyim. Oysa onlara ne kadar yakışmıştı “biz” olmak. İlişkileri için, iki aileyi idare etmeye çalışırlarken ne kadar da güzellerdi. Elbette çok fazla dış güç etkeni var. Sürekli araları bozuk olsun da, ayrılsınlar diye uğraşan birileri var. Ama benim istediğim her ne olursa olsun, tıpkı Sıla ve Boran gibi, her şeye rağmen bir arada aşkla olabilmek. Dik durup, direnip, aile olabilmek. Dışarda ne yaşanırsa yaşansın, her şeye göğüs gerip, kötülerin kaybetmesi için uğraşabilmek. Kısacası: Aile olmak.
 
2085e58d-1061-44b5-8bbf-0a97661dd4c0.jpgBulaşık yıkamak bile yakışıyorsa demek ki :)
 
Lale’nin Onur’a olan hislerine nasıl bir türlü ikna olamıyorsam, Yıldız’ın da, Onur’u sevdiğine bir türlü inanmıyorum. Oğlunu seven bir anne, oğlunun mutluluğu için çabalar, mutsuz olsun diye değil. Lale ve Onur’un bu hale gelmesindeki en büyük pay sahibi de Yıldız kimse kusura bakmasın. Hatta, Betül’ün kötülüğü her zaman ortada ve duruşu belli. Yıldız ise, bildiğin sinsi. Lale ve ailesi dışında herkese iyi bu kadın. Ve klasik kaynana tavrından çok daha fazlası var ortada. Sürekli Lale ve ailesini aşağılıyor. Lale’yi, Pelinsu kadar sevmiyor. Yahu hiçbir şey olmasa, torununun annesi Lale. Saygı duymak zorundasın.
 
Ben artık Onur’dan büyük bir adım bekliyorum. Şirketteki konuşma sahnesini de çok daha yüksek beklemiştim. Ama yine Onur bütün kibarlığıyla söyledi sözleşmeyi iptal edeceğini. Onur için, bardağı taşıran son damla hangisi olacak bilmiyorum ama, Yıldız’ın pişman olmasını ve Onur’u, Lale’yi, Emir’i kaybedeceğini tez zamanda anlamasını istiyorum. Pelinsu’nun artık gitmesini, Betül’ün Şadi’nin kıymetini anlamasını istiyorum. Aşk istiyorum, doya doya LalOn istiyorum. “Reytingler bu hafta da iyi geldi, hadi bu haftayı da kurtardık.” kafasından çıkılmasını istiyorum.


yazan: Gizem Elif Kılıç
 
kaynak: ranini.tv
82688081_3749748_4241322423441.gif
Ara
Cevapla
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping